29 Kasım 2006 Çarşamba

İAdios!*

















Günbatımında tango :)

EDİRNE UZUNKÖPRÜ ADALET GAZETESİ,
ANKARA'DAN AYLİN YAVAŞ, being83@yahoo.com
(Haziran, 2004)

İAdios!*

Her şey bundan bir yıl önce babamın bana bir faks almasıyla başladı. Cihazın kullanım dili İspanyolca çıktı. Neden bunu anlayamıyorum diye hırs yaptım. Bir de buna bir gün resmi dili İspanyolca olan Arjantin'e gidip, tango yapma hayalim eklenince, İspanyolca öğrenmeye başladım. Daha sonra yazın Saros Körfezi'ndeki Erikli'de (Edirne) hayatımın akışını değiştiren bir İspanyol'la tanıştım. Kader ağlarını yavaş yavaş örüyordu galiba...

Önce size bir aşk hikayesi anlatacağım. Kahramanlarımızın biri Türk, İstanbul'dan. Adı, Murat. Diğeri ise İspanyol, Kanarya Adaları'ndan. Adı, Maeve. İkisi de kendi ülkelerinde üniversite öğrencisiyken, yaz tatilinde Londra'da gittikleri bir dil okulunda tanışıyorlar. Mezun olduktan sonra master yapmaya gittikleri ABD'de tekrar karşılaşıyorlar. Zamanla arkadaşlıkları ilerliyor ve bu hikaye İstanbul'da yapılan bir aşk evliliğiyle noktalanıyor. Şimdi bir kız bir de erkek çocukları var. Daima mutlu olmalarını diliyorum...

Bu aşk hikayesi aynı zamanda, özellikle hikayemizin bayan kahramanı için bir cesaret örneği bence. Kendinizi onun yerine koyar mısınız lütfen? Çok farklı bir kültürden birini seviyorsunuz; farklı ülkelerin, dillerin, dinlerin, vs. bir parçasısınız. Kültür çatışmasıyla karşılaşma riskiniz çok yüksek. Ama 'Sevgi, her şeye değer.' derler... Karşınızdaki kişinin hayatınızın kalan kısmını sizinle paylaşabileceğini, çocuklarınızın babası/annesi olabileceğine inanıyorsunuz. Tüm sevdiklerinizi, ülkenizi, vs. geride bırakıp, daha önce adını bile duymadığınız bir kente geliyorsunuz . Bryan Adams, 'Have You Ever Really Loved a Woman?' adlı parçasında '... when you see your unborn children in her eyes... you really love a woman.' der. (Doğmamış çocuklarının gözlerini onun gözlerinin içinde görüyorsan, gerçekten de bir kadını seviyorsundur.) Belki de insanı dünyanın bir ucundan diğerine sürükleyebilen bir çift gözden aldığı ışıktır. İnşallah herkes o ışığı yakalar. Sevenlere ve sevginin değerinin bilenlere Luis Miguel'den 'Una Historia de Un Amor' adlı parçayı armağan etmek istiyorum. Muhakkak dinleyin; insanı uzaklara götüren bir parça...

Yazının başında bahsettiğim kişi Maeve'dir. Yazın Enya'dan (sanatçı) Gila Benmayor'a (Hürriyet Gazetesi yazarı), yemek tariflerinden spora kadar çeşitli konularda bilgi ve düşünce alışverişi yaptık. Benden 19 yaş büyük bir bayan. Ama birçok yaşıtıma göre onunla daha iyi anlaşıyorum. Öncelikle beni etkileyen özelliği hanımefendiliği ve zarafeti oldu. Çok olgun ve bir o kadar da alçakgönüllü bir insan. Dürüstlüğü, genel kültürü, dünya bakışı ise onu günbegün daha çok sevmemi sağladı. Bu yıl iki bölüm okuduğumdan, hayatımın en yoğun yılını geçirdim. Haftanın yedi günü de koşuşturmak zorunda kaldım. O stresli günlerimde hep benimle ilgilendi. Ben onun kadar ince düşünceli ve duyarlı birini görmedim. Verdiği sözü daima tutar. Kısacası çok erdemli bir insan. İyi ki onunla tanışmışız. Bana bir yıldır verdiği ışıkla, hayatımın akışı birçok alanda değişti. Benim İspanyolca'mı ilerletmemi ve ufkumu genişletmemi çok istiyor. Kaç kişi bu kadar iyi niyetli olabilir ki?

Bu yaz tatilimi geçirmem için beni Kanarya Adaları'na davet etti. Kısmetse Temmuz başında Madrid-İspanya'ya gidiyoruz. Bana Madrid'i gezdirecek. Oradan da La Palma'ya geçeceğiz. O da annelerini ziyaret etmiş olacak. Bir buçuk ay onların misafiri olacağım. Ben de Maeve'e çocuklarının bakımında yardımcı olacağım. Kızı Laura ilkokula gidiyor. Türkçe, İspanyolca ve İngilizce biliyor. Uslu bir çocuk. Fakat oğlu Dennis yürümeye yeni başladığından, çok yaramazlık yapıyor. Sürekli mobilyaların yerlerini değiştirmeye çalışıyor:) Çocuklara aşık olduğumdan ve 20 yaşımda olmama rağmen daha çok çocuksu olduğumdan, onlarla iyi vakit geçireceğimi düşünüyorum.

Şimdi de İspanya ve Kanarya Adaları hakkında size genel bir bilgivermek istiyorum. Kaynak olarak İnci KUT'un 'Sözlüklü İspanyolca Konuşma Klavuzu'ndan (İnkılap Kitapevi, 2000, İstanbul) ve internette okuduğum bazı yazılardan yararlandım. İspanyol kültürü hakkındadetaylı bilgiye orada yaşayarak sahip olabileceğim. Bunları da sizlerle Ekim ayında yeni yazı ve fotoğraflarla paylaşacağım inşallah.

Avrupa'nın en batı ucundaki İberik yarımadasının (Portekiz dışında) hemen hemen tümünü kaplayan İspanya'nın yüzölçümü 504,783 km². Atlantik Okyanusu'ndaki Kanarya Adaları, Akdeniz'deki Balear Adaları ve Fas'ın kuzeyindeki Ceuta (Septe) ve Melilla kentleri de İspanya'ya ait. Tüm bu topraklar üzerinde 39 milyon insan yaşıyor.

Coğrafi olarak Türkiye'ye çok benzeyen İspanya'nın da üç yanı denizlerle çevrili: Kuzeyinde Cantabria Denizi, doğusunda ve güneyinde Akdeniz, batısında da Atlantik Okyanusu var. Kuzeyi, bizim Karadeniz gibi dağlık ve ormanlık; çok da yağmurlu. Denizden 600-700 m yükseklikteki orta bölüm, tıpkı Anadolu platosu gibi oldukça sıcak ve kurak bir tahıl bölgesi. Doğu ve güneyi ise bildiğimiz Akdeniz.

İspanya, idari olarak 18 özerk bölgeye ayrılmış. Başkenti Madrid olan Madrid Özerk Bölgesi'nin dışında, kimi birkaç, kimi tek bir ilden oluşan, içişlerinde ve yönetiminde özerk olup, dışişlerinde Madrid hükümetine bağlı olan bu bölgeler şunlar: Galicia, Asturias,Cantabria, el País Vasco, Navarra, Cataluňa, el País Valenciano, Aragόn, Castilla-Leόn, Castilla La Mancha, Extremadura, Murcia, La Rioja, Andalucía, Baleares, Canarias, Ceuta, Melilla.

Halkın büyük bir çoğunluğu Katolik olan İspanya'nın büyük bir bölümünde İspanyolca konuşuluyor. Ama Cataluňa bölgesinin kendi dili Katalanca, Bask bölgesininki Baskça, Galicia bölgesininki Galicia dili.

Yazılı tarihi İ.Ö. 10. yüzyılda İberik yarımadası, Fenike ve Yunan kolonileri döneminden sonra 9. yüzyıldan itibaren Keltlerin istilasına uğramış; yarımadanın yerli halkı olan İberlerin kendi uygarlıklarınıgeliştirmesinden sonra İ.Ö. 1. yüzyılda Roma'nın egemenliğine girmiş.Daha sonra sırasıyla Frankların, Vizigotların, 7. yüzyılda daArapların istilasına uğramış. Yarımadanın güneyi 800 yıl Emevilerin egemenliği altında yaşadıktan sonra kuzeydeki Katolik hükümdarların egemenliği ele geçirmeleriyle Müslüman İspanya dönemi sona ermiş. İşte tüm bu istilalar nedeniyle çok köklü ve renkli bir tarihe sahip olan İspanya'nın her yerinde görülmeye değer pek çok şey var. İspanyol insanı sıcak ve sevecen. Ben de hayat dolu bir Trakya kızı olarak onlarla iyi anlaşacağıma inanıyorum:)

İspanya'nın başkenti olan Madrid'in tarihi IX. yüzyıldaki Arap Emiri Muhammed'in dönemine dayanıyor. Ama kentin bugünkü güzelliğini borçluolduğu bulvarları ve meydanları, XVII., XVIII. ve XIX. yüzyıllardan kalma.

Gelelim Afrika'nın kuzeybatı kıyılarından 110 km açığında bulunan Kanarya Adaları'na. Yedi adadan oluşan Kanarya Adaları ikiye bölünmüş.Bunlardan Las Palmas ili Gran Canaria, Fuerteventura ve Lanzaroteadalarından, Santa Cruz de Tenerife ise Tenerife, La Palma, Gomera veHierro adalarından oluşuyor. 1.5 milyon nüfusa sahip adaların temel geçim kaynağı muz üretimi ve turizm.

Adalarda yıl boyunca kuru ve sıcak bir iklim hakim. Sıcaklık yılboyunca 18-30°C arasında değişiyor. Bu iklim yapısı bilinen her türlü sebze ve meyvenin yetiştirilmesine imkan veriyor. Bununla birliktesadece bu adalarda yetişen bitki, sebze ve ağaç türleri mevcut. 2000'e yakın bitki endemik türden. Çeşitli orkideler ve sadece bu adalarda yetişen ve son buzul çağından sonra bugüne kadar varlığını sürdüren meşhur Canavar Ağacı (Dragon Tree) Tenerife Adası'nın her yerinde hakim. Adaların yeryüzü şekilleri çok değişken: Kraterler, volkanikçöller, ormanlar, kanyonlar, yüksek kayalıklar, yüksek tepe ve dağlarla kaplı. Kıyılar volkanik özelliklerden dolayı yer yer kahverengi ya da siyah kumullarla kaplı. Adalarda nehir olmadığı içiniçme ve sulama suları arıtma tesislerinden sağlanmakta. Özellikle 200'e yakın kuş çeşidinden papağan türleri ve kanarya türleri çok yaygın.

Lanzarote Adası, 300'e yakın volkanik tepesi ile ay yüzeyine benzeyenbir yapıya sahip. En son 1824 yılındaki patlama ile bugünkü halini almış. Fuerteventura, kumtepeleri ve kıyıları ile tipik bir Afrika görünümüne sahip. La Palma, her türlü meyve ve sebzenin yetiştirilmesine imkan sağlayan bir iklime sahip. Bu nedenle de adalar içerisinde en yeşil olanı. Hierro, adalardan en küçük olanı. Gomesa, bazalt kayalıkları ile bir kaleyi andırmakta.

Tenerife Adası, Kanarya Adaları'nın en büyüğü ve neredeyse Erciyes Dağı kadar büyük bir dağı (3718 m) üzerinde bulunduruyor. Doğal alanlar son derece iyi korunmuş. Bu nedenle de adaların %42'si MilliPark kapsamında. Tenerife adasında yer alan Loro Parkı, bahçeleri, havuzları ve akvaryumları ile barındırdığı 200'e yakın kuş türü iledünyanın en büyük papağan koleksiyonuna sahip. Bu park özellikle yunusların ve deniz aslanlarının gösterileri ile de meşhur.

Teide Yanardağı'nın da içinde yer aldığı Teide Milli Parkı en fazla ziyaret edileni. Teide Yanardağı sadece Kanarya Adaları'nın değil, 3718 m'lik zirvesi ile İspanya'nın da en yüksek zirvesi. 19 km çaplı krateri ile de dünyanın en büyük kraterine sahip olan volkanlardan. Hala krater içinde volkanik aktivitelerin olduğu yerler var. En son 1909'da 10 gün süreyle faaliyet göstermiş bu yanardağ dünyanın 3.yüksek volkanı (Diğer ikisi Hawai'de yer alan Mauna Loa ve Mauna Kea). Christopher Colombus, Amerika keşfi için yola çıktıktan sonra 1492 yılından Gomera Adası'nda konaklamış ve Tenerife Adası'nın bugünkü halini almasına neden olan Teide Yanardağı'nın patlamasını izlemiştir.

Milli Park sınırları içerisinde yer alan İzana Dağı bölgesinde AvrupaUzay Ajansı'nın da kullandığı çok büyük bir gözlemevi yer almakta. Bir diğer gözlemevi de Gran Canaria'da yer alıyor. Adalarda çeşitli eğlence imkanları var. 1930 yılında kurulmuş olan bir senfoni orkestrası bile var. Konu müziğe gelmişken İspanya'ya özgü bazı müzikterimlerini de hatırlayalım: Üniversite öğrencilerinden oluşan ve geleneksel kıyafetleriyle barları ve lokantaları dolaşıp, halkşarkıları söyleyerek para toplayan gruba 'tuna', Endülüs Yöresi'ndekiçingenelere özgü dansa 'flamenko' ve popüler konuları işleyen operete 'zarzuela' deniyor.

Umarım sizlere İspanya hakkında genel bir bilgi sunabilmişimdir...

Son olarak da bu yazıyı yazarken dinlediğim parçalardan birini sizlerle de paylaşmak istiyorum. Parçanın adı, 'Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın'. Timur SELÇUK'un 'Babamın Şarkıları-1' adlı eserinden (Bir İstanbul Masalı'nı seyredenler bilirler; bu Selim'in en sevdiği parçadır.). Şu an belki de bazıları kör kuyularda merdivensiz kalmıştır... Asla unutmayın: Gecenin en karanlık olduğu an, güneşin doğmasının en yakın olduğu andır!.. Herkesin 'Bir İstanbul Masalı'yaşaması dileğiyle!..

Not: 'İAdios!', İspanyolca'da 'Elveda!' anlamına gelmektedir.

Elveda YTÜ ve İstanbul, merhaba BANÜ ve Bandırma!

                                                   Yaklaşık 15 yıl  #ARGEdeLiderYTÜ ’de (ve bir yıl dünyanın en saygın üniversitelerinden Co...