17 Ocak 2007 Çarşamba

TATİLE ÇIKARKEN TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE AY-LİN:) HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİNİZİ RİCA EDİYORUM GÜZEL ÖĞRENCİLERİM!

İYİ TATİLLER GÜZEL DOSTLARIM, CANIM ÖĞRENCİLERİM!

TATİLDE HAYAL KURMANIZI İSTİYORUM SİZLERDEN, TEK ÖDEVİNİZ BUDUR :) BİR DE ONLARI YAZMANIZI!

UNUTMAYALIM Kİ DÜŞ + ZAMAN = GERÇEK OLUR!

BİLİM ORMANI DAVUTPAŞA’DA 12 ŞUBAT’TA BULUŞMAK DİLEĞİYLE!

GÖKYÜZÜNÜNÜZ AÇIK OLSUN!

SİZİ ÇOK SEVEN HOCANIZ AY-LİN:)

(BU GÜN GOTİK METAL & GOTİK ROCK'I KEŞFETTİĞİM GÜNDÜR; SAĞ OL UĞUR (KOL),
SANA ARTIK MÜZİK DANIŞMANIM DİYECEĞİM:) İYİ Kİ VARSIN!

http://www2.blogger.com/profile/13975812340485259071

NOT: AŞAĞIDAKİ İKİ SORUYU YANITLAYINIZ: İSTER BANA E-POSTA ATIN, İSTERSENİZ YAZININ ALTINDAKİ COMMENTS’E EKLEYİN!

SEVGİLİ ÖĞRENCİLERİM, TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? ÇÖZÜM NE OLABİLİR? YAKIN GELECEKTE KULÜP KURUYORUM: HEP BERABER BEYİN FIRTINALARI YAPIP, ÇÖZÜMLER ÜRETECEĞİZ… ÖNCE İST-AN-BUL’U, SONRA DÜNYAYI FETHEDECEĞİZ… SİZİ ÇOK SEVİYORUM! İYİ Kİ VARSINIZ!

AY-LİN:) HOCANIZ HAKKINDA DÖNÜT RİCA EDİYORUM! BİR DÖNEMİ BİTİRDİK… SİZLERİ TANIDIĞIMA ÇOK MUTLU OLDUM. YOLUNUZ AÇIK OLSUN. SİZLERDEN ALDIĞIM DÖNÜTLERLE
BEN DE KENDİMİ GELİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİM. HEP BERABER ÖĞRENECEĞİZ! ÖNEMLİ OLAN HAYAT SINAVINDA BAŞARILI OLMAKTIR. BEN DE SİZİN HAYATINIZA RENK VE KALİTE
KATABİLDİYSEM, NE MUTLU BANA!

(Öğrencilerimin sınıf, bölüm, doğum günü, vs gibi bilgilerini de ekledim; kendimce onların beyin haritalarını çiziyorum:)

(Canım Arkadaşlarım, iletileri geliş sırasına göre koydum. Bilginize:)

Bilgehan ALKAN, bilgehan_alkan@hotmail.com (B10, Makine Mühendisliği, 29.10.1988, Kocaeli)


Hocam, eğitim sistemi bence çok acımasız. Çünkü insan üç saatte geleceğini belirleyebiliyor ve o anda insanın başına herhangi bir şey gelse kişinin tüm hayatına mal oluyor. Bu zaten böyle bir eğitim sistemi sadece bizim ülkemizde var. İnşallah değiştirirler demek istiyorum ama zannetmiyorum...

Hocam size gelince süpersiniz valla enerjinize hayranım yani insan bu kadar mı enerjik olur ya? Sabah derslerde şöyle bir kestireyim diyorum ama ders o kadar hareketli oluyor ki ona bile izin vermiyorsunuz. Umarım sınavlarınız iyi geçiyordur. Gelecek sınavlarınızda başarılar.

Hatice Özbek, deadstreet1@hotmail.com (C15, Matematik Mühendisliği, 26.10.1985, Bulgaristan)

Bence Türkiye’deki eğitim sistemi zeki insanların önünü kapatıyor. Ezberci bir sistem almış başını gidiyor. Böylelikle farklı fikirlerin önü kapatılmış oluyor. Gerçi farklı fikirleri ciddiye alanda yok; çünkü bir kalıp bulmuşlar yeniliğe kapatmışlar gözlerini. İşin kolayına kaçılıyor böylelikle… Gözlerini açıp baktığında da milletimiz, önünde konuşmayı bile doğru dürüst bilmeyen gençleri görüyor… Çünkü bu gençlerin en verimli geçirecekleri zamanında bir ÖSS sistemi koyulmuş önlerine... Bir an önce bir çözüm bulunmalı. Neden bu ülke böyle diye düşünüleceğine neden eğitim sistemimiz böyle diye düşünülmeli. Çünkü çözüme işin çekirdeğinden başlanmalı...

Yusuf ŞERMET, aaa_bilinmiyor@hotmail.com (B2, Elektrik Mühendisliği, 01.01.1987, Konya)

Eğitim sistemi günümüzde bizleri birer programlanmış obje olarak görmektedir. Bugün aynı şeyi bilgisayarlarda yapabiliyor. Bizler bu sistemde programlanan değil programcı olmak istiyoruz ama insanları değil insanların mutluluklarını sağlayacak her şeyi programlamak! Sınırları çizilmiş bir eğitimin öğrencilere sadece ezberci eğitimi öğrettiği bir sistemde bizler beyinleri körelen insanlar olmak istemiyoruz. Bizler hayallerimizi gerçeğe dönüştürebileceğimiz, bütün insanların mutlu olacağı, minicik yüreklerimizin her sabah yeni bir şey öğrenme duyusuyla uyanacağı bir eğitim istiyoruz.

Öğrenci gözüyle AYLİN YAVAŞ

Daha önce meleklerin insan yüzüyle aramızda olduğunu söyleselerdi sadece güler geçerdim ama bu yargım sizinle değişti ve aynı şeyi şimdi söyleseler ilk aklıma gelen sizin isminiz olur "AYLİN HOCAM". O kadar büyük bir altın kalbiniz var ki sesinizde neşeyi duyduk, gözlerinizdeki ışıkta sevgiyi gördük öğrencileriniz olarak. İyi ki varsınız ve iyi ki sizi tanımışız! Biz öğrencileriniz sizi çok ama çok seviyoruz.

Mina KAPAKLI, minakapakli@hotmail.com (B2, Matematik Blm., 28.02.1989, Şanlıurfa)

Hocam, Türk Eğitim Sistemi’nden hayatım boyunca hoşnut olmadım ne lisede ne de şimdi… Sonuçta pratik yapamıyoruz. Dil öğrenmenin tek yolunun yurtdışı olduğuna inanıyorum. Sadece gramer bilgimiz artıyor ama şahsen ben konuşamıyorum, sürekli takılıyorum.

Sizin hakkınızda da iyi ki bizim hocamızsınız, sizinle ders işlemekten gerçekten zevk alıyorum. Sizi görünce zamanımı boş geçirdiğimi ve boş vakitlerimi daha iyi geçirmem gerektiğini düşünüyorum. Mesela daha çok konferansa katılmak, bilgilenmek istediğimi hissediyorum sizi görünce. Pozitif enerjinizi bize yansıtabiliyorsunuz. Üniversitede olduğumu ve hayatın gezmekle sınırlı olmadığımı fark ettiriyorsunuz. Teşekkür ediyorum. Size, pozitif enerjinizin hayatınız boyunca kaybolmaması dileğiyle!

Öznur ÖZDEMİR, ozdemiroznur57@hotmail.com (B2, KİMYA MÜHENDİSLİĞİ, 01.01.1986, İSTANBUL)

İyi yaşamış, sık gülmüş ve çok sevmiş olan, hayatta başarılı olmuş insandır. Bu tanıma en uygun insan sizsiniz bence. Öncelikle ailenizi sizin gibi iyi ve başarılı bir insan yetiştirdiği için tebrik ediyorum ve kendimi de sizi tanıdığım için şanslı görüyorum. Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir ve siz dünyanın en zengin insanı olarak kendinizi görebilirsiniz.

Ben başarılı ve zengin hocama bir ömür boyu sağlık ve mutluluklar diliyorum..

Melek ŞENYURT, mlk7_ee@hotmail.com (B2, Matematik Blm., 12.01.1988, Eskişehir)


Eğitim sistemi hakkında düşüncelerimi mi soruyorsunuz? Peki, yorumlarımı söyleyeceğim ama sadece kendi yaşadıklarım üzerinden. Çünkü tersliğini yaşamadığım konularda çoğu kişilerin yaptığı gibi yorum yapmaya hakkım olduğuna inanmıyorum.

On üç yılın eğitim mağdurundan;

İlkokulda birinci sınıfta başladı aksaklıklar… Yıl 1994… Daha çoğunun yüzünü ilk defa gördüğüm arkadaşlarımla birlikte ders görmeye başlayacaktık… Ama nerde? Hani küçük çocuklarının içine kötü olayların olacağı doğar da o ortamdan uzaklaşmak isterler ya da ağlarlar bunaldıkları için, işte öyle bir gündü… Yine küçücük çocuklar ağlıyordu ben o gün ağlamamıştım. Ama şu an utanmasam ağlarım, her yeni okula gittiğim gün için…

İngilizceyle ilkokul 4’de tanışan öğrencilerdenim ben. Daha sistem yeni uygulamaya konulduğu için okulumuza öğretmen ataması yapılmamıştı, derslerimizin boş geçmesini önlemek amacıyla da bir öğretmen tutulmuştu. Ailelerimizin eğitimimiz üzerine verdiği önemden dolayı bu öğretmen işinin ehli bir kişiydi. Maalesef biz öğretmenimizin birikimlerinden yararlanamamıştık. Çünkü sevgili öğretmenim seviyemize inemiyordu:(
Derken öğretmen atandı da biraz daha rahatladık:)

Gelelim yerleştirme sınavlarına; o zamanlar ilkokuldan sonra ortaokul ve lise öğretimi veren okullara yerleştirme sınavları oluyordu. Ben daha ne olduğunu zar zor idrak ederken ailemin önerileriyle ders çalışıyordum. Derken bir gün bir uyandık sınav kaldırılmış. Olsun çalıştığımız yanımıza kâr kaldı. Böyle mağdurluklarla ilkokul sona erdi.
Zaten o yıllarda ilköğretim sekiz yıla uzatılmıştı. Ama memnun oluyorum ki okulumda önceden oturmuş ortaokul sistemi vardı. Başka okullarda okuyan arkadaşlarım bir de bu değişikliğin mağduru olmuşlardı… Ortaokulda branşlara ayrılan dersler ve öğretmenler… Her öğretmende farklı bir huy, farklı bir sistem… Olsun buna da alıştık…(Sakın branş öğretmenleri derse girdiği için şikayetçi olduğumu sanmayın aksine çok memnunum ve ilkokulda bile branş öğretmenleriyle ders işlenmesi taraftarıyım. Ama o yıllarda küçücük olan ben:) bu değişimi bir kere de kabullenmekte zorlanmıştım.)

İşte ortaokuldan da mezun olma zamanı gelmişti. Bu sefer de o zaman ki adı LGS şimdi ki adı OKS olan sınava hazırlanıyordum. Hafta içi okulda ders ve hafta sonu dershane (bilemezdim ki bu hafta sonlarının yok oluşunun ilk günleriydi…). Bitmek bilmeyen bir koşuşturma… Bir gün bir yazılıdan çıktım öğretmenimle konuşuyorum, önceki sınavda beklediğimden daha düşük bir puan aldığımı söylüyorum, benim söylemekteki amacım eksik olduğum konuları öğrenmek ve başka çalışma teknikleri üzerine öğretmenimin önerilerini almaktı ama aldığım cevap beni hüsrana uğratmıştı.

İşte her yerde bizi düşünen büyüklerimizin kendine göre mantıklı yorumlarından biri; ben sizin yazılılarınızı artık daha inceleyerek okuyorum çünkü fen lisesi veya Anadolu lisesini kazanamazsanız süper lisede (Yani yabancı dil ağırlıklı eğitim verilen liseler. Bugün bu liseler artık yok çünkü liseler dört yıla çıkarıldı ve İngilizce ağırlıklı eğitim verilir oldu her okulda.) eğitim görmenizi istemiyorum. O gün bu sözlerin şokunu çok uzun sürede atmıştım ve öğretmenime çok darılmıştım hala da içimde bi burukluk olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Ama şükrediyorum ki Anadolu Lisesi’ne yerleşebildim ve eğitimimde değişikliklere sahip olabildim. İnkâr etmeyin ki öğretimde her okulda farklılıklar var.

Liseye başladım… Öğretim görevlilerimiz gerçekten işinin ehli kişilerden oluşuyordu. Müdürümüz yeri geldiğinde arkadaşça önerilerde bulunurdu, yeri geldiğinde ise yöneticiliğin verdiği otoriteyle görevini devam ettiriyordu (Belirtmek isterim ki hala değer verdiğim bu kişide günümüzde her öğretmenin devlet okullarından kaçıp özel sektöre geçme amacını güderek özel okula geçti.) Yerine gelen müdürümüz hakkında ise bayağı konuşuldu; arkası sağlammış, kalıcı gelmiş, yoksa ne sebeple ilköğretimden direkt Anadolu Lisesi’ne yönetici yapılsın…

Derken öğrencilerde bu yoruma katılmaya başladı çünkü üzerimize uygulanan yönetimle kendimizi ilkokul çocuğundan farksız hissediyorduk. İnanır mısınız bir ara okulda topitop yememiz bile yasaktı. Bununla bitti mi yeni gelen müdürümüzden olan şikâyetlerimiz hayır! Bu kişi saygı duruşunda sözde öğrencileri uyarmak adı altında argo kelimeler kullanarak bağıran el kol hareketleri yapan bir kişi, biz de böle öğretim görevlilerince yetişmeye uğraşıyoruz…(Atalarımız kılavuzu karga olanın… diye bir söz söylemişler ya yoksa biz de mi öyle olacağız sorarım size?).

Gelelim psikolojik danışmanımız ve rehberlik öğretmenimize bu kişiyle kim konuşup sorunlarını çözmeye çalıştıysa işlerinin daha da bir çıkmaza sürüklendiğini söylemeden edemeyeceğim, peki ya bu öğretmenin psikolojisiyle kim ilgileniyor? Tabii ki kimse öncelikle öğretmenlerin psikolojisinin incelenmesi lazım. Eviyle sorunu olan hocalar yüzünden az mı ezilmedim ben. Başkalarının sorunları yüzünden kişiliğinde yaralar açılan kişilerden mi yarını kalkındırmasını bekliyorsunuz? Güldürmeyin beni…

Gelelim branş öğretmenlerimize… Türkçeyi konuşamayan öğretmenlerden ders gördüm ben… Mutluyum ki gördüğüm ders başkalarınınki gibi Türkçe değildi, matematikti de simgelerden falan anlayabiliyordum dersi…
İşte eğitim; ilk yıl hazırlık okudum (şuanki gibi…) devamında yine İngilizce ağırlıklı bir eğitim, lise 1 de bir de almanca eklendi bu yabancı dil eğitimine… Sonrasında bölüm seçilip ayrılan sınıflar… Ben sayısal öğrencisi oldum. O zamanlar ÖSS böyle değildi. Bu yüzden eğitim müfredatı başka bizim işlediğimiz konular farklıydı, mesela fizikte biz lise 2 konularını işlememiştik anlayışımız ‘nasılsa ÖSS’de yok’tu. Ne oldu Türkiye’nin bir gecede değişen koşulları bizi de vurdu? Biz üzerimizdeki şoku atlatıp geçtiğimiz yılın konularını tekrar işlemeye karar verdiğimizde ise çok geç olmuştu. Lise 3 başlamıştı, lise 3’ün kendi müfredatı lise 2 konuları ve ÖSS maratonu inanın çok zor bir dönem mutlaka yakınlarınızda yaşayan vardır bu dönemi… Burada da bir sorun var. Madem bu öğrenciler bu konuların tamamını 1 yılda görebiliyor neden liseler 1 yıla indirilmiyor? Bırakın o ilk iki yılı okumasınlar, çocukluklarını gençliklerini yaşasınlar…

Derken sınava girdim ÖSS gecelerimin kâbusu... Herkes bir telaş içinde yerleştim mi yerleşemedim mi telaşı içinde. Sistem mağduru olacak mıyım korkusu. Yine şanslı insanlardanmışım ki ilk yılımda yerleşenlerden oldum. Yerleşmem ise ayrı bir sorundu. Puanlama sistemi değişti, beklediğim puanın altında aldım, yüzdelik deseniz o da değişti sadece sayısallar içinde değerlendirme var dershane rehberlikleri bile ne yapacaklarını tam bilmiyor… Ben de kendime göre bir çözüm üretip sadece okumayı amaçladığım yerleri yazdım açıkta kalmayı göze alarak, şükürler olsun ki yerleştim.

Bakmayın böyle yeni ÖSS sistemi hakkında konuştuğuma, yeni sistemi önceden savunanlardanım. Madem bu dersi görüyoruz, sorumlu olmamız en doğal şey. Ama değişiklik yapıyorsanız, kökten başlayın değişikliklere. Neden mi? Mağdur kalınmasın, gençlik sorumlulukların erken farkına varsın… ve üstlerden birileri duyacak olursa diye söylüyorum; değişiklik yaparken bir kez daha düşünün lütfen mağdur kalınacak durumları da göz önünde bulundurun. Şüphesiz iyi şeyler yapıyorsunuz yaptıklarınıza karşı gelmiyorum bu söylediklerimin sebebi ise biraz daha inceleyici olun lütfen bu sıralarda geleceğimiz yetişiyor…

Üniversitede ise ilk aylarımı yaşıyorum. Yine hazırlık okuyorum. Bir şey sormak istiyorum size. Lisede hazırlık okuyanların çoğunluğu üniversitede hazırlığı atlayabiliyor mu? Ben inanmıyorum böyle olduğuna. O zaman niye değerli vakitlerimizi öldürüyoruz. Lise 3’ten sonra okusaydık da bir yılımızı kurtarsaydık daha iyi değil miydi?

Yeni sorunlarla karşılaşmamak ümidiyle bir güne bir derse daha başlıyorum…
Yaptıklarınız ve yapacaklarınız için teşekkürler.

Burak SEZER, b_burak_sezer@hotmail.com (C15, Metalürji ve Malzeme Mühendisliği, 18.07.1988, Kars)

Bence Türk eğitim sisteminin ana sorunu ezberci bir anlayışta olması. Daha ilkokul yıllarından beri sanki kasıtlı olarak tasarlarmış gibi çocukların yaratıcılığı, mesleğinin erbabı olmayan öğretmenlerce ortadan kaldırılıyor. Sadece ezber değil sorun. Ben bir fen lisesi mezun olarak yani güya bilim adamı olarak yetiştirilen biri olarak Çorum Fen Lisesi’nde bile doğru dürüst bir laboratuar olanağı ile karşılaşamadım. Bu yüzden düz liselerin halini düşünmek bile istemiyorum. Kaldı ki üniversitelerimizde bile laboratuar olanaklarının ne düzeyde olduğu belli liseler için daha çok sıra bekleyeceğiz galiba. Öğretmenlik mesleğinin yüceltilmesi gerekirken mesleklerinden genellikle nefret eden Fen Fakültesi mezunlarıyla doldurulması ve öğretmenlerin maddi durumlarının iyileştirilmemesi bir başka sorun. Ayrıca eğitim sistemimizde okul türü kavgası ve karmaşası yaşanıyor. Modern bir ülkede mesleki eğitim son derece önemlidir. Fakat Türkiye’de bu işin de durumda olduğu hepimizin malumu.

Bence bir ülke bilim ve teknolojide ilerlemediği sürece hiçbir alanda tam bir başarı sağlayamaz. Fakat üzülerek görüyorum ki şu an siyaset sahnesinde olanlar başka işlerin peşinde ya bunları görmüyor ya da görmezden geliyor. Ezberleyen ve belli kalıplara dayalı çözümler üreten yurdum insanların, yeni çözümler üreten analitik düşünen batı insanına karşı 21. yüzyılda neler yapabileceğini merak ediyorum.

Sevgili Aylin Hocam,

Okulun ilk haftasında dersimize gelen hocalar arasında bölümümün adını doğru telaffuz (METALURJİ VE MALZEME MÜHENDİSLİĞİ) eden nadir hocalardan biri olarak size hep sempati duydum. Çünkü Metalürji kelimesi hep metroloji olarak söyleniyor ve ben bundan nefret ediyorum. Ama hayata karşı biraz daha rahat olursanız bence sizin açınızdan daha iyi olur. Sorumlulukların bilincinde olmak çok iyi bir şeydir ama bunun sizi fazla germesine izin vermeyin zaman içinde hırpalanırsınız. Rahat olun.

1 yorum:

abdullahyucel dedi ki...

Türk eğitim sistemini neresinden eleştirmeye başlasam diye düşünüyorum da eleştirilecek o kadar çok yanı var ki. Ben bunlardan sadece bir meslek liseli olarak kendi başıma gelenden söz etmek istiyorum.

Lise öğrenimimi İSOV İnş.Tek Lise’si, Yapı Ressamlığı bölümünde tamamladım. Dört yıllık eğitim süresinde lise birinci sınıftan başlamak üzere mimariye/mimarlığa adımımı atmış oldum. Bu yıllarda bir çok mimari proje çizimi,maket,perspektif vs.. uygulamalar yaptım.Mezun olduğumuzda en az ikinci, üçüncü sınıf Mimarlık bölümü öğncilerinin sahip olduğu bilgiye bizde sahiptik. Görüldüğü üzere lise sıralarında aldığımız eğitim tamamıyla mimarlık eğitimi üzerineydi. Yalnız “Türk Eğitim Sistemi”nde ki yanlışlıklar nedeniyle ben ve diğer benzer bölümlerdeki arkadaşlarım ÖSS de çok iyi bir puan almalarına rağmen üniversite seçimi yaparken kendi bölümlerinin devamı olan “Mühendislik,Mimarlık vs..” leri seçememekteyiz. Çünkü; dört yıl boyunca aldığım mimarlık eğitimi, üniversitelerdeki “Mimarlık” bölümü ile kıyaslandığında “alan dışı” olarak kabul ediliyor ve puanlarda katsayı kısıtlaması yapılıyor. Bu ne anlamsız bir sistemdir böyle. Ben son sınıfta büyük yapılar tasarlayıp, çizimini yaparken bir mimarlık öğrencisi daha ikinci sınıfta kalemin nasıl tutulacağını yeni öğreniyor. Eğer bana liseden sonra mimarlığa devam edebilme hakkı tanınmış olup, orada da öğrendiklerimin çok daha fazlasını verselerdi, eminim mezun olduktan sonra en ünlü mimarlar arsında kendime şimdiden yer ayırırdım.

Yukarıda kısaca kendi başımdan geçen bir anımı “Türk Eğitim Sistemi” adı altında anlatmaya çalıştım. Dilerim ki eğitimde ki bu çarpıklıklar en kısa sürede düzelir ve daha nice Abdullah’lar, Serkan’lar,Seda’lar,Ayhan’lar ……bin bir uğraşlarla bulundukları yerlere gelmek zorunda kalmazlar.

Sevgiler..
Abdullah YÜCEL

Elveda YTÜ ve İstanbul, merhaba BANÜ ve Bandırma!

                                                   Yaklaşık 15 yıl  #ARGEdeLiderYTÜ ’de (ve bir yıl dünyanın en saygın üniversitelerinden Co...