Ay-lin:) bol bol hayal kurar ve onları gerçekleştirmek için çalışır :) / Ay-lin:) is a big dreamer and a doer :) / Ay-lin:) es una gran sonadora y estudia mucho para realizarlos :)
31 Aralık 2008 Çarşamba
29 Aralık 2008 Pazartesi
Pasaport...
Su altında küçük bir anlaşmazlık yaşarken
(Peki tamam. Bu, ben değilim:) Sadece hayal kuruyorum.:P)
Yazı eklenecektir. Ay-lin:)
Not. Az önce keşfettiğim bir şehir haritası: Boston CVB City Map
http://map.mapnetwork.com/destination/boston/cvb/
Bir de şu Boston posterini çok tatlı buldum:
( http://www.aviewoncities.com/boston/bostonposters.htm 'den 30.12.2008'de 00:19'da alınmıştır.)
28 Aralık 2008 Pazar
İnsan -ve- Hakları
Ay-lin:)'in öğrencileriyle Topkapı Sarayı'nı fethinden bir hatıra...
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin (ÇYDD) Beşiktaş Şubesi'nin davetiyle, dün 14:30-16:00'da Yıldız Teknik Üniversitesi, Oditoryum'da 'İnsan -ve- Hakları' konusunda bir seminer verdim. Bu alan, uzmanlık alanım olmasa da öğrencilere 'insan' kavramı konusunda beyin fırtınası yaptırmaya, İnsan Hakları'nın Dünya Tarihi'nde ve ülkemizdeki tarihsel gelişimini anlatmaya çalıştım. Konuşmamı Kadın -ve- Hakları boyutuyla bitirdim.
Dilerim öğrencilerin kafalarında soru işaretleri oluşmuştur ve günbegün daha çok okurlar... Salonda 60'a yakın dinleyiciden sadece yedi tanesi Anayasa'mızı okumuş olduğu ifade etti ben sorunca...
Biz öğretmenlere çok büyük görevler düşüyor aslında; sadece akademik bilgi verip gitmek olmamalı öğretmenlik; daha güzeli okuduğumuz kitapla, paylaştığımız insan manzaralarıyla, içten gülümsememizle örnek olmalı ve IŞIK olmalıyız...
Sevgilerimle,
Ay-lin:)
Önce Çocuklar: Bağışıklama
KKK; Trimovax, WDRL, Anti-HIV, vs.
Yazı eklenecektir. Ay-lin:)
-----------------------------------------------------------------------------------
http://www.unicef.org/turkey/dn_2006/_mc33.html 'den 28.12.2008'de 14:56'da alınmıştır:
Aşı hayat kurtarır
Durum
Difteri, boğmaca, tetanos, tüberküloz, hepatit B, çocuk felci ve kızamık, özellikle çocuklar için tehlikeli olan, potansiyel olarak ölümcül hastalıklardır. Bu yedi hastalığın hepsi de aşı ile önlenebilmektedir, ancak 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre (TNSA), beş yaşın altındaki çocukların sadece %45’inin (kırsal alanlarda %34,4) bu gerekli aşıları birinci doğum günlerinden önce yaptırılmıştır. Bebek ölüm oranları düşüyor olsa da, hala OECD ortalamasından dört kat daha yüksektir.
Bebeklikte bağışıklamanın çocuklara sağladığı faydanın pek bilinmemesi, bir çok anne–babanın aktif olarak sağlık hizmetleri arayışına girmediğini göstermektedir. Aşıların potansiyel olabilecek zararlı etkileri hakkındaki asılsız söylentiler ve spekülasyonlar nüfusun eğitimsiz kesiminde kişilerin düşüncelerini olumsuz yönde etkilemiştir. Kırsal alanlarda ise sağlık hizmetlerine erişim zaten sınırlı olduğundan, aşılamaya olan talepde düşüktür.
Geçmişte, sağlık çalışanları bağışıklama oranlarını arttırmak için ülke genelinde aşı kampanyaları düzenlemişlerdir. Örneğin, başarılı bir dizi Ulusal Aşı Günleri, Türkiye’nin Haziran 2002’de çocuk felcinden arınmış bir ülke olarak onaylanmasına öncülük etmiştir. Dünya genelinde engellenebilir çocuk ölümlerinin başlıca nedeni olan kızamıkla mücadelede de önemli ilerlemeler kaydedilmiş, 2003 yılından bu yana çocukların %83’ü bu hastalığa karşı bağışıklanmıştır.
Aşı kampanyaları aşılı çocuk oranlarını arttırmaya yardımcı olsa da, maliyetleri etkin değildir ve hiçbir zaman maksimum kapsama alanını garanti etmezler. Oysa, her yıl 1.440.000 bebek dünyaya gelmektedir ve bu bebeklerin bir yaşından önce tüm aşılarını yaptırmış olma şansı yüzde elliden azdır.
Çözüm
Çocukların birinci doğum gününden önce gerekli aşılarını yaparak maksimum koruma elde etmek için standart bir rutin bağışıklama sistemi daha verimli ve maliyet etkin bir yoldur. Kampanya logosu her çocuk için rutin bağışıklama takvimini içermektedir.
Sağlık sistemi içinde rutin bağışıklama prosedürlerini oluşturmak için:
Bağışıklama oranlarının düşük olduğu yerlere ek kaynaklar ve sağlık çalışanları tahsis edilmelidir;
kendi yapacakları masraflardan çekinen ve bu nedenle de sağlık hizmetlerinden yararlanma konusunda isteksiz davranan düşük gelirli ailelere özen gösterilmelidir;
sağlık çalışanları, çocuklarının rutin bağışıklama kapsamındaki tüm aşıları yaptırmasını sağlamak için anneleri teşvik etmeye ve annelerle iletişim kurmaya yönelik olarak eğitilmelidir;
uzak kırsal alanlara düzenli ziyaretlerde bulunacak ve bebeklere yönelik aşı prosedürlerini takip edecek gezici sağlık ekipleri oluşturulmalıdır;
tüm çocukların nitelikli sağlık çalışanları tarafından düzenli bağışıklanmasını desteklemek, rutin bağışıklamanın yararlarını açıklığa kavuşturmak ve bu konudaki önyargılarla mücadele etmek için toplum liderleri ve dini liderler eğitilmelidir.
Rutin bağışıklama prosedürleri, tüm yeni doğan çocukların nüfusa kaydedilmesini (ki kırsal alanlarda bu açıdan problemler vardır) sağlayacak bir ‘kontrol’ mekanizmasına bağlanabilir. Doğum ve nüfus kayıtlarının daha eksiksiz yapılması, çocukların kaydettikleri ilerlemelerin ve genel olarak gelişim ihtiyaçlarının daha iyi izlenebilmesine yardımcı olacaktır.
Hedef
Rutin bağışıklama uygulaması çocukların en az %90’na ulaşacak ve Türkiye’de her çocuğun hayatta kalmasını, sağlıklı bir şekilde büyümesini ve gelişmesini sağlamaya yardımcı olacaktır.
Ülke çapındaki bu çalışma:
Çalışmanın sürdürülebilirliğini sağlamak için Sağlık Bakanlığına teknik kaynak ve destek sağlanması;
özel sektörden ek mali kaynaklar temin edilmesi;
medya yoluyla, bağışıklamanın faydaları konusunda kamuoyunun farkındalığının arttırılması;
rutin bağışıklamanın faydaları konusunda ebeveynleri bilgilendirmek için toplum düzeyinde savunuculuk etkinliklerinin yapılmasını;
yeni doğan bebeklerin bir yaşına gelmeden önce bağışıklanmasını sağlamak için tüm yeni ve müstakbel annelerin bilgilendirilmesini;
tüm çocuklar için rutin bağışıklama eylem planları geliştirmek ve bu planları izlemek üzere sağlık çalışanlarının kapasitelerinin artırılmasını;
sağlık ocağı personeline eğitim setleri temin etmek, düşük gelirli ve zor ulaşılan gruplar için sağlık hizmetlerine erişimi nasıl iyileştirebileceklerini anlatılmasını içerecektir.
Sonuç
Eğer tüm çocukların birinci yaşlarından önce başlıca çocuk hastalıklarına karşı rutin bağışıklamaları yapılırsa:
Bebek ve çocuk ölüm oranları azalacaktır;
çocuklarda fiziksel ve zihinsel bozuklukların görülme sıklığı azalacaktır;
daha sağlıklı çocuklar okulda daha başarılı olacaktır;
temel sağlık hizmetlerinin kalitesi iyileşecektir.
Bağışıklamanın Türkiye için anlamı çok büyüktür.
Bu sayede:
Ülke kızamıktan kurtulacaktır;
dördüncü Binyıl Kalkınma Hedefi’ne (BKH) (Çocuk ölümlerinin azaltılması) ulaşılmış olacaktır;
halihazırdaki çocuklar ileride ekonomiye en iyi şekilde katkıda bulunacak sağlıklı, mutlu yetişkinler olacaklardır.
Sponsorlar için:
Rutin bağışıklama çocukların bakımı ve hastalıklardan korunması için bir süreç olarak yeniden gündeme girmelidir. Programın geniş hedef kitlesine ulaşabilmesi için yüksek bir kamuoyu desteğine ihtiyacı vardır; program bu nedenle sponsor markalara seslerini duyurabilmeleri için büyük bir izler kitle vaat etmektedir.
Sağlık ocakları için temin edilecek tüm kamuoyu bilgilendirme materyalleri ve eğitim setleri sponsor kurum, işletme ve şirketlerin markasını taşıyacaktır.
Bağışıklama programına sponsor olmak özel sektörün hem bugünün çocuklarına hem de geleceğin Türkiye’sine yapabileceği en önemli katkılardan biridir.
Çocuk ölümlerini azaltacak bir çalışmayı destekleyen özel sektör yatırımları sadece çocuk ve ailelerine yarar sağlamakla kalmayacak, ayrıca sponsorun halk gözündeki imajını daha da olumlu bir noktaya getirecektir.
Bütçe (ABD doları)
Toplam 600.000
Eğitim 200.000
Farkındalık arttırma
(ebeveynler için) 200.000
Görsel–işitsel ekipmanlar 200.000
Çocuklar için ve çocuklarla birlikte yaptığımız çalışmalarımızı desteklemek isterseniz lütfen UNICEF Türkiye Milli Komitesi web sitesini ziyaret ediniz ve hemen şimdi web sitemizden bağışta bulunabilirsiniz!
Daha büyük bağış yapmak isteyenler için banka hesap numaraları:
Türkiye İş Bankası, Ankara, Çankaya şubesi 500;
ve Garanti Bankası, Ankara, Çankaya şubesi 629 00 00.
19 Aralık 2008 Cuma
25.deki Ay-lin:)'den sevgilerle...
Bu foto. 22.12.08'de canım öğrencilerimin düzenlediği doğum günü partimizde çekilmiştir:)
Sevgili Öğrencilerim,
Bu gün İST'da sizinle olmak kısmet olmadı...
Dün jürim çok başarılı geçti; desteğiniz için teşekkürler...
Kazandım; şükürler olsun.
Benim için hayırlısı ise ABD'ye gitmek de nasip olur inşallah...
Öğleden sonra kazananlarla toplantı yapacaklarından, halen başkentteyim.
23 Aralık Salı okulda olacağım ve 27 Aralık Ctsi YTÜ-
Oditoryum'da seminer vereceğim; sizleri de beklerim, detayları hafta sonu yazarım, şimdi roketlemek lazım!
Umarım bir hafta tatil iyi gelmiştir sizlere :)
Doğum günü mesajlarınız için de teşekkür ediyorum; dünyanın en şanslı öğretmenlerinden biri benim galiba :)
Sevgimle kalın!
Ay-lin:), mutlu karınca
15 Aralık 2008 Pazartesi
16-9 Aralık'ta Ay-lin:) Ankara'da :)
Canım Öğrencilerim,
Bayramdan sonra bu habere çok sevinmişsinizdir herhalde canlarım :)
Öncelikle tüm epostalarınız ve kısa mesajlarınız için teşekkür ediyorum; yalnız üç kişi mesajından sonra adını ve soyadını yazmamış; onlara daha yanıt atmadım :)
Önelemeleri geçtim; Perşembe mülakata davet aldım; benim için hayırlısıysa kazanmayı diliyorum. Sizden de pozitif enerjilerinizi ve dualarınızı bekliyorum :)
Coursebook Sınıflarım;
Derslerimde ben varmışım gibi çalışın; hem müzik dinleyin hem de vizeye yönelik beyin fırtınası yapın :)
Dinleme ve Konuşma Sınıflarım;
Bu haftalık kendi kendinize çalışma atölyesini yapınız zahmet olmazsa?!
Sizi özleyeğim; 23 Aralık'ta görüşmek dileğiyle!
Sevgimle Kalın!
Ay-lin:), Ankara
7 Aralık 2008 Pazar
Nereden nereye ...yıldız-mediko-kadıköy-bakırköy:)
Canlarım aramıza yeni bir üye katıldı: Adı Asiye Kaymaz. Tanışma öykümüzü kaleme almış; çok duygulandım ve paylaşmak istedim.
Trakya'dan sevgilerimle,
Ay-lin:), Uzunköprü
Nereden nereye ...yıldız-mediko-kadıköy-bakırköy:)
5.12.2008
Hayatımın en ilginç günlerinden birini geçirdim sanırsam medikoya karın ağrısıyla düşmüş olup hasta yatağına uzanmış kıvrım kıvrım kıvranırken müthiş bir hocayla tanıştım ,o halde nasıl tanıştın demeyin müthişlik burada başlıyor işte:)kısaca özetlemeye çalışayım ben böyle bir hocayı anlatmak benim için büyük bi mutluluk nice böyle hocalara sahip olmak dileğiyle inşallah
Aylin hocamız yabancı diller bölümünde ingilizce öğretmenliği yapmakta,bugün de yıldıza doktora gelmiş kendisinin de iğnesi varmış ve bu iğneden fobisi olan hocamız bayılabiliyomuş da bu durumda benim halimi görüp hemen iyi olup olmadığımı sordu her halimden belliydi de kötü olduğum:) aç olup olmadığımı sordu ve bütün kalkmayın ısrarlarıma rağmen o halde kalktı kantine gidip yiyecek bişeyler aldı çikolata bile getirmişti :)onu o halde kantine gitmesine sebep olduğum için üzülmüştüm ama bir insan nasıl bu kadar düşünceli olabilir nasıl bu kadar yardımsever olabilir şaşkınlıklar içindeydim yüzündeki gülümsemeyi görünce biraz daha kendime geldim çok şükür sıradan bir insan olsa halimi sorup geçmiş olsun deyip çıkıp gidebilirdi ama bu güzel insan başımda bekledi ayağa kalkıncaya kadar yanımda durdu gerçekten beni kendine hayran bıraktı
ne olucak canım altı üstü bi kantine gitmiş normaldir dediğinizi duyar gibiyim:)olay ondan ibaret değil işte ona hayran olmamın sebebi; insana yaklaşımı, hayata yaklaşımı, bu gencecik yaşında yaptıkları...bunların hepsi birleşince elde değil takdir etmemek.
gelelim hocamızı anlatmaya tabi buldum ben böyle hocayı bırakırmıyım takıldım peşine sohbet ede ede döndük evimize...aylin hocamız daha 24 yaşında çok genç bir öğretim görevlisi hacettepede mütercim tercümanlık okumuş 3 yıldırda okulumuzda öğretim görevlisiymiş,hasta olmasının bir sebebi de günde iki saat uyumasıymış... hocam napıyosunuz bu kadar dedim öğrencileriniz mi yoruyor sizi??
nerdeee hocamız yerinde durmuyor ki bi yandan okul bi yandan gazetecilik,bi yandan makaleler yazıyor,seminerlere katılıyor kısacası el atmadığı alan kalmamış ee bu kadar tempoya o vücut dayanır mı hocam:)mütercim tercümanlık okuyup fizikte matematikte yüksek yapmak hangi akıllının işidir,bi de üstüne üstlük mekatronik hakkında makaleler yazmak nereden nereye gerçekten değil mi:)böyle değişik bir şeydi işte hocamız ha bi de b12 eksikliği var hocamızın herşeyi ajandasına kaydediyor çok planlı çalışıyor bana da tavsiye etti kesinlikle uyucam yoksa bu gidişle kendimi kaybedicem bugün:)bunların yanında bi de öğrencileriyle yapmadığı aktivite kalmamış maçlara gitmek ,tiyatrolara gitmek ,seminerlere katılmak ,öğrencilerine kek yapıp getiren başka bi hoca var mıdır acaba sorarım sizeee:)Allahımm tez zamanda bize de böyle bir hoca nasip eyle:)
Daha aklıma gelmeyen bi sürü şey var belki laf arasında hocaya sorduklarımdan aktardım sizlere bu kadar çok faal bir hoca öğrencilerini de boş bırakmaz dimi bulduğu zaman verir ödevleri ajanda tut,hedeflerini belirle vaktini boşa harcama,hayal kur,gelecekte yapmak istediklerin neler...bu böyle sürüp gider hoca değil maşallah kişisel gelişim uzmanı:)
Bir kabataş-kadıköy vapuru,kadıköy-bakırköy deniz otobüsü yolculuğuna bu kadarını sığdırabildim.Akşamın sonunda ikimiz de turp gibiydik birbirimizi iyi ettik sanırsam:)
Teşekkür ederim aylin hocam (öğrencilerinin diliyle minik anne)
imza:yeni yavru kuşlarınızdan asiye:)
http://aylinyavas.blogspot.com/
Trakya'dan sevgilerimle,
Ay-lin:), Uzunköprü
Nereden nereye ...yıldız-mediko-kadıköy-bakırköy:)
5.12.2008
Hayatımın en ilginç günlerinden birini geçirdim sanırsam medikoya karın ağrısıyla düşmüş olup hasta yatağına uzanmış kıvrım kıvrım kıvranırken müthiş bir hocayla tanıştım ,o halde nasıl tanıştın demeyin müthişlik burada başlıyor işte:)kısaca özetlemeye çalışayım ben böyle bir hocayı anlatmak benim için büyük bi mutluluk nice böyle hocalara sahip olmak dileğiyle inşallah
Aylin hocamız yabancı diller bölümünde ingilizce öğretmenliği yapmakta,bugün de yıldıza doktora gelmiş kendisinin de iğnesi varmış ve bu iğneden fobisi olan hocamız bayılabiliyomuş da bu durumda benim halimi görüp hemen iyi olup olmadığımı sordu her halimden belliydi de kötü olduğum:) aç olup olmadığımı sordu ve bütün kalkmayın ısrarlarıma rağmen o halde kalktı kantine gidip yiyecek bişeyler aldı çikolata bile getirmişti :)onu o halde kantine gitmesine sebep olduğum için üzülmüştüm ama bir insan nasıl bu kadar düşünceli olabilir nasıl bu kadar yardımsever olabilir şaşkınlıklar içindeydim yüzündeki gülümsemeyi görünce biraz daha kendime geldim çok şükür sıradan bir insan olsa halimi sorup geçmiş olsun deyip çıkıp gidebilirdi ama bu güzel insan başımda bekledi ayağa kalkıncaya kadar yanımda durdu gerçekten beni kendine hayran bıraktı
ne olucak canım altı üstü bi kantine gitmiş normaldir dediğinizi duyar gibiyim:)olay ondan ibaret değil işte ona hayran olmamın sebebi; insana yaklaşımı, hayata yaklaşımı, bu gencecik yaşında yaptıkları...bunların hepsi birleşince elde değil takdir etmemek.
gelelim hocamızı anlatmaya tabi buldum ben böyle hocayı bırakırmıyım takıldım peşine sohbet ede ede döndük evimize...aylin hocamız daha 24 yaşında çok genç bir öğretim görevlisi hacettepede mütercim tercümanlık okumuş 3 yıldırda okulumuzda öğretim görevlisiymiş,hasta olmasının bir sebebi de günde iki saat uyumasıymış... hocam napıyosunuz bu kadar dedim öğrencileriniz mi yoruyor sizi??
nerdeee hocamız yerinde durmuyor ki bi yandan okul bi yandan gazetecilik,bi yandan makaleler yazıyor,seminerlere katılıyor kısacası el atmadığı alan kalmamış ee bu kadar tempoya o vücut dayanır mı hocam:)mütercim tercümanlık okuyup fizikte matematikte yüksek yapmak hangi akıllının işidir,bi de üstüne üstlük mekatronik hakkında makaleler yazmak nereden nereye gerçekten değil mi:)böyle değişik bir şeydi işte hocamız ha bi de b12 eksikliği var hocamızın herşeyi ajandasına kaydediyor çok planlı çalışıyor bana da tavsiye etti kesinlikle uyucam yoksa bu gidişle kendimi kaybedicem bugün:)bunların yanında bi de öğrencileriyle yapmadığı aktivite kalmamış maçlara gitmek ,tiyatrolara gitmek ,seminerlere katılmak ,öğrencilerine kek yapıp getiren başka bi hoca var mıdır acaba sorarım sizeee:)Allahımm tez zamanda bize de böyle bir hoca nasip eyle:)
Daha aklıma gelmeyen bi sürü şey var belki laf arasında hocaya sorduklarımdan aktardım sizlere bu kadar çok faal bir hoca öğrencilerini de boş bırakmaz dimi bulduğu zaman verir ödevleri ajanda tut,hedeflerini belirle vaktini boşa harcama,hayal kur,gelecekte yapmak istediklerin neler...bu böyle sürüp gider hoca değil maşallah kişisel gelişim uzmanı:)
Bir kabataş-kadıköy vapuru,kadıköy-bakırköy deniz otobüsü yolculuğuna bu kadarını sığdırabildim.Akşamın sonunda ikimiz de turp gibiydik birbirimizi iyi ettik sanırsam:)
Teşekkür ederim aylin hocam (öğrencilerinin diliyle minik anne)
imza:yeni yavru kuşlarınızdan asiye:)
http://aylinyavas.blogspot.com/
2 Aralık 2008 Salı
Genç Bakış YTÜ Oditoryumu'nda!
Genç Bakış YTÜ Oditoryumunda
02-12-2008 Sali, Basın Tanıtım ve Halkla İletişim
Kanal D'de yayınlanan Abbas Güçlü ile Genç Bakış programı, 3 Aralık 2008 Çarşamba gecesi Yıldız Kampüs oditoryumundan canlı yayın yapacak. Güncel konuların tartışıldığı programın konuğu Mehmet Ali Birand. 23.45'te başlayacak programa tüm Yıldız Teknik Üniversitesi çalışanları ve öğrencileri davetlidir. Program bitiminde servis sağlanacaktır.
02-12-2008 Sali, Basın Tanıtım ve Halkla İletişim
Kanal D'de yayınlanan Abbas Güçlü ile Genç Bakış programı, 3 Aralık 2008 Çarşamba gecesi Yıldız Kampüs oditoryumundan canlı yayın yapacak. Güncel konuların tartışıldığı programın konuğu Mehmet Ali Birand. 23.45'te başlayacak programa tüm Yıldız Teknik Üniversitesi çalışanları ve öğrencileri davetlidir. Program bitiminde servis sağlanacaktır.
Üniversitelerde Yabancı Dil Eğitimi Kongresi
İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü olarak 26-27 Kasım 2008 tarihlerinde, Bölümü'n 75. kuruluş yılını kutlamak amacıyla “Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi” konulu bir kongre düzenlendi. Bu etkinlik çerçevesinde, bir yandan üniversite düzeyinde yabancı dil hazırlık eğitiminin durumu, sorunları ve çözüm önerileri, bir yandan da mesleki yabancı dil eğitimi tartışıldı.
Öncelikle İstanbul ilinde zorunlu ya da isteğe bağlı yabancı dil hazırlık programlarını yürüten ve mesleki yabancı dil eğitimi veren devlet üniversitelerinin yöneticileri ve öğretim elemanlarına ulaşmayı amaçlamalarının nedeni, bu ilk toplantıyla ileride gerekirse daha geniş çaplı tartışılabilecek konuları küçük ölçekte ele almaktı....
(Yazının devamı eklenecektir)
Ay-lin:)
Öncelikle İstanbul ilinde zorunlu ya da isteğe bağlı yabancı dil hazırlık programlarını yürüten ve mesleki yabancı dil eğitimi veren devlet üniversitelerinin yöneticileri ve öğretim elemanlarına ulaşmayı amaçlamalarının nedeni, bu ilk toplantıyla ileride gerekirse daha geniş çaplı tartışılabilecek konuları küçük ölçekte ele almaktı....
(Yazının devamı eklenecektir)
Ay-lin:)
30 Kasım 2008 Pazar
Ay-lin:) kayıplara karışıyor!
(http://www.lavinya.net/galeri/img2707.htm'den alınmıştır.)
Sevgili Arkadaşlarım ve Canım Öğrencilerim,
Bir süreliğine dünyayla bağlantımı kesmek zorundayım. Mesaj, sms, eposta, vs trafiği çok yordu beni; bu ay pek bakamayacağım hiçbirine, ceplerimi de kapatıp, çalışma kampına giriyorum. Beni merak etmeyin.
Kısmetse seneye görüşmek üzere!
Sevgiyle Kalın!
Ay-lin:)
29 Kasım 2008 Cumartesi
23 Kasım 2008 Pazar
Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun!
Edirne Uzunköprü Adalet Gazetesi
‘GÖZLEM’
Öğr. Gör. Aylin YAVAŞ,
Yıldız Teknik Üniversitesi-YDYO
E-posta: aylinyavas@gmail.com
Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun!
Her sabah büyük bir heyecanla bu gün ne öğreneceğim ve ne öğreteceğim diye kalp atışlarım hızlanıyorsa, öğrencilerimin gözlerine bakarken dünyanın nasıl döndüğünü unutuyorsam, hafta sonu da okul olsun, Davutpaşa Bilim Ormanı'nda öğrencilerimle daha çok vakit geçireyim diyorsam ve en büyük hobimi meslek olarak yapıyorsam, ne kadar şükretsem azdır herhalde...
Başta ben-in ben olmasına izin veren çok uzaklardaki en büyük öğretmenim babacığımın ve hayatımın en fedakar insanı anneciğimin, hayatıma renk katan tüm öğretmenlerimin ve her gün mesleğime aşık olmamı sağlayan, nanoteknolojiden Efes Pilsen maçlarına hayatı paylaştığım; aynı zamanda öğretmenim olan tüm öğrencilerimin, Öğretmenler Günü'nü kutlar, hep beraber nice güzel paylaşımlarda bulunmamızı dilerim...
Sevgilerimle,
Aylin YAVAŞ
Bir de biricik prensesim Bahar YAVAŞ'tan gelen mesajı paylaşmak istiyorum:
İki küçük kız varmış yıllar önce: Biri çalışkan, düzenli ve başarılı; diğeri ise biraz yaramaz, babasının deyimiyle küçük bir 'kıvırcık kız'. Bunların bir de iki öğretmeni varmış: Biri annesi diğeri de babası. Aradan yıllar geçmiş, bu iki küçük kız büyümüş, büyük olan kız önce küçük kızın öğretmeni olmuş: Her zaman yol göstermiş ve yüreğine rengârenk çiçek tohumları bırakmış...
Bu tohumlar zamanla büyümüş ve sonra bilgi ve sevgi tohumu dağıtan bu kız, tohumlarını dağıtmaya Davutpaşa Bilim Ormanı’nda devam etmeye karar vermiş...
Bu habere en çok iki başöğretmen sevinmiş. Biricik öğretmenim; babacığım demiş ki: “En büyük yatırım insana yapılan yatırımdır.” Bu felsefede hayata devam etmiş... Her şey bir rüya gibi giderken başöğretmenimiz bir yolculuğa çıkmış, hem de istemeden ama içi rahatmış çünkü kızlarını öğrenmeye ve öğretmeye devam ediyormuş ve bu iki kız demişler ki: Babamın çizdiği yolda devam! Durmak yok!..
Bu gün de 24 Kasım da biricik öğretmenimiz Fahrettin YAVAŞ’ın ve onun yetiştirdiği biricik öğretmenimin; benim canım ablacığımın Öğretmenler Günü'n kutlu olsun.
Seni çok seviyorum kardeşim!
Yıllar önce babamın anlattığı masallara dönebilmek dileğiyle..
''Bana bir masal anlat baba,
İçinde bütün oyunlarım,
Kurtla kuzu olsun, sekerle bal.
Baba bir masal anlat bana,
İçinde deniz ve balıklar,
Yağmurla kar olsun, Güneşle ay.
Anlatırken tut elimi,
Uykuya dalıp gitsem bile,
Bırakıp gitme sakin beni…''
Şu an uykuya daldım ve bir gün gözlerimi açınca, babamı göreceğim...
Kardeşin; Bahar YAVAŞ
Bahar ve Aylin, Uzunköprü
18 Ekim 2008 Cumartesi
AB'den Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi
Günaydın Arkadaşlar! Yazmak ve paylaşmak; kalp atışlarımın hızlanması demek oluyor. Tekrar yazabiliyorsam, hayata yine bağlanıyorum demektir galiba... Kadın olmanın gururu ve heyacanı ile gözlemlediğim bir AB destekli proje Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi :)
Yazı için lütfen tıklayınız: http://aylinyavas.blogspot.com/ ya da http://www.uzunkopruadalet.com/aylin_yavas.php?subaction= showfull&id=1224486830
Fotoğraflar: http://www.facebook.com/album.php?id=755466848&aid=44540
Sevgilerimle,
Aylin Yavaş-İstanbul
Edirne Uzunköprü Adalet Gazetesi
‘GÖZLEM’
Öğr. Gör. Aylin YAVAŞ,
Yıldız Teknik Üniversitesi-YDYO
E-posta: aylinyavas@gmail.com
İstanbullu Kadın Girişimciler
Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi, amacı kadınların girişimci olarak iş hayatında ve ekonomik kalkınmada daha aktif rol almalarına destek vermek olan bir projedir. Projenin finansmanı, sürdürülebilir kalkınmanın kadınlara eşit ekonomik fırsatların sunulması ile gerçekleşeceği ve böylece refahın artacağı temel varsayımı ile Avrupa Birliği tarafından sağlanmaktadır. 24 Temmuz 2007 tarihinde başlayan ve 2008 sonuna kadar sürecek olan proje, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) tarafından, 25 ilde (9 Merkez ve 16 Bağlı Merkez olmak üzere) Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birlikleri (ESOB) vasıtası ile yürütülmektedir. Projeye teknik destek, ECORYS liderliğindeki uluslar arası konsorsiyum tarafından sağlanmaktadır (www.kadindestek.org).
Kadınları girişimci olabilmeleri için gerekli bilgi ve becerilerle donatmak üzere düzenlenen Kadın Girişimciliğini Destekleme Eğitimleri’nin İstanbul ayağından yararlanan girişimci veya girişimci adayı kadınlar sertifikalarını 14 Ekim 2008 Salı günü İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği’nde (İSTESOB) düzenlenen törenle aldılar.
Kadın Girişimciliğini Destekleme Eğitimleri, Avrupa Birliği’nin finansal desteği ile Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu ve Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birlikleri (ESOBlar) tarafından 25 ilde yürütülen 4,5 milyon Avro’luk Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi kapsamında verilmektedir.
İstanbul’da altı ayrı merkezde Kadın Girişimciliğini Destekleme Eğitimlerinden yararlanan 565 girişimci veya girişimci adayı kadın için 14 Ekim 2008 tarihinde saat 14.00’de Kartaltepe Mahallesi, Alpay İzer Sokak No:12 Bakırköy adresinde bulunan İSTESOB merkez binasında düzenlenen törene medya mensupları da davetliydi. Tören sonrasında eğitimlere katılmış, iş sahibi olan veya yeni iş kuran 28 girişimci kadın pastacılıktan, terziliğe, takı tasarımından elektronik parçalar üretimine ve çinicilikten tasarımcılığa kadar çeşitli alanlardaki ürünlerini tanıtmak amacıyla bir sergi açmışlardı.
Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi, girişimci olmak isteyen kadınların yanı sıra, hali hazırda girişimci olan kadınlara işlerini nasıl büyütecekleri konusunda da rehberlik etmektedir. Bu çerçevede Kadın Girişimciliğini Destekleme Merkezleri ve Bağlı Merkezleri’nde eğitim ve danışmanlıktan Deneyim Paylaşımı Grup Toplantılarına kadar uzanan bir dizi hizmet sağlanmaktadır.
Proje kapsamında, 2008 yılının sonuna kadar, Türkiye çapında 4,500 kadının bu hizmetlerden yararlanması hedeflenirken Temmuz 2008 sonu itibarı ile projeye başvuru yapanların sayısı 7165’e, eğitim hizmeti alanlar 5149’ye ve danışmanlık hizmeti alanların sayısı 2072’e ulaşmıştır. İstanbul’da başvuru sayısı 986’ya ulaşırken, eğitim hizmeti alanlar 644 ve danışmanlık hizmeti alanların sayısı 347 ye ulaşmıştır. Bu rakamların önümüzdeki aylarda daha da artması hedeflenmektedir.
Törende Habitat İçin Gençlik Derneği’nden Bora Calduy, Lions Club’tan Ender Canıtez, İSTESOB Başkanı Suat Yalkın, İstanbul Merkez Yöneticisi Dilek Zeybek, Kadıköy Belediyesi Proje Koordinatörü Dilsaz Padar, Pendik KİŞGEM’den Özden Anık konuşma yaptılar. Ben işten çıkıp, törene bir saat gecikmeli gittiğimden tüm konuşmaları dinleyemedim.
İSTESOB Başkanı Suat Yalkın ve İstanbul Merkez Yöneticisi Dilek Zeybek
Törende İSTESOB Başkanı Suat Yalkın Kadın Girişimciliğini Destekleme Hizmetleri’nden yararlanarak sertifikalarını alacak olan kadınları tebrik ettiğini belirterek, projenin tamamlanmasından sonra da kadınların iş hayatına girişimci olarak atılmalarını ve işlerini geliştirmelerini desteklemeye devam edeceklerini sözlerine ekledi. Yalkın, bu amaçla İSTESOB bünyesindeki Kadın Girişimcilik Destek Merkezi’nde oluşturulan Yardım Masası’nın çalışmalarına başladığını ifade ederek, “Böylece girişimcilere verilmesi gereken eğitim ve danışmanlık görevlerimizi yerine getirmekteyiz,” dedi.
İstanbul Merkez Yöneticisi Dilek Zeybek ise; “Kadın girişimcilerimiz iş kurma çalışması sırasında birçok problemle karşılaşmaktadır. ISTESOB bünyesinde bulunan Kadın Girişimcilik Merkezi’mizde onların sorunlarına çözüm bulmak ve yol göstermek amaçlı olarak hizmet vermekteyiz” dedi. Zeybek, kadın girişimcilere pazar araştırması, stratejik planlama, iş planı, finansman ve muhasebe gibi konularında sağlanan eğitimlerin yanı sıra Deneyim Paylaşım Grup toplantıları ile Finansman Kaynaklarına Erişim seminerlerinin de verileceğini ifade etti.
Kendi İşinizi Kurmak Veya Mevcut İşinizi Geliştirmek Mi İstiyorsunuz?
Kadın Girişimciliğini Destekleme Merkezleri bünyesinde uzmanlar tarafından verilecek eğitim ve diğer hizmetler, hem girişimci olup olmama konusunda karar vermenize yardımcı olacak hem de sizi kendi işinizi nasıl kurup geliştireceğiniz konusunda bilgilendirecektir. Merkezler sundukları bireysel danışmanlık ve koçluk hizmetleri ile mevcut işinizi büyütmenize, sağlıklı bir şekilde yürütmenize ve işletmenizin yerel işbirliği ve iletişim ağlarının bir parçası olmasına destek verecektir.
Girişimci olmanın nasıl bir şey olduğunu faydalarını öğrenmek isteyen kadınlar, bir iş fikri olan ve kendi işini kurmak isteyen kadınlar, kendi işini yürütmekte olup işini geliştirmek isteyen kadınlar faydalanabilirler. Erkekler de merkezlerde ve bağlı merkezlerde verilecek olan hizmetlerden, katılımcıların en fazla %20’si oranında olmak koşulu ile faydalanabilirler.
Daha fazla bilgi için İSTESOB’dan Dilek Zeybek ile irtibata geçebilirsiniz.
Tel: 0 212 660 60 20. E-posta: İstanbul@kadindestek.com
Yazı için lütfen tıklayınız: http://aylinyavas.blogspot.com/ ya da http://www.uzunkopruadalet.com/aylin_yavas.php?subaction= showfull&id=1224486830
Fotoğraflar: http://www.facebook.com/album.php?id=755466848&aid=44540
Sevgilerimle,
Aylin Yavaş-İstanbul
Edirne Uzunköprü Adalet Gazetesi
‘GÖZLEM’
Öğr. Gör. Aylin YAVAŞ,
Yıldız Teknik Üniversitesi-YDYO
E-posta: aylinyavas@gmail.com
İstanbullu Kadın Girişimciler
Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi, amacı kadınların girişimci olarak iş hayatında ve ekonomik kalkınmada daha aktif rol almalarına destek vermek olan bir projedir. Projenin finansmanı, sürdürülebilir kalkınmanın kadınlara eşit ekonomik fırsatların sunulması ile gerçekleşeceği ve böylece refahın artacağı temel varsayımı ile Avrupa Birliği tarafından sağlanmaktadır. 24 Temmuz 2007 tarihinde başlayan ve 2008 sonuna kadar sürecek olan proje, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) tarafından, 25 ilde (9 Merkez ve 16 Bağlı Merkez olmak üzere) Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birlikleri (ESOB) vasıtası ile yürütülmektedir. Projeye teknik destek, ECORYS liderliğindeki uluslar arası konsorsiyum tarafından sağlanmaktadır (www.kadindestek.org).
Kadınları girişimci olabilmeleri için gerekli bilgi ve becerilerle donatmak üzere düzenlenen Kadın Girişimciliğini Destekleme Eğitimleri’nin İstanbul ayağından yararlanan girişimci veya girişimci adayı kadınlar sertifikalarını 14 Ekim 2008 Salı günü İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği’nde (İSTESOB) düzenlenen törenle aldılar.
Kadın Girişimciliğini Destekleme Eğitimleri, Avrupa Birliği’nin finansal desteği ile Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu ve Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birlikleri (ESOBlar) tarafından 25 ilde yürütülen 4,5 milyon Avro’luk Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi kapsamında verilmektedir.
İstanbul’da altı ayrı merkezde Kadın Girişimciliğini Destekleme Eğitimlerinden yararlanan 565 girişimci veya girişimci adayı kadın için 14 Ekim 2008 tarihinde saat 14.00’de Kartaltepe Mahallesi, Alpay İzer Sokak No:12 Bakırköy adresinde bulunan İSTESOB merkez binasında düzenlenen törene medya mensupları da davetliydi. Tören sonrasında eğitimlere katılmış, iş sahibi olan veya yeni iş kuran 28 girişimci kadın pastacılıktan, terziliğe, takı tasarımından elektronik parçalar üretimine ve çinicilikten tasarımcılığa kadar çeşitli alanlardaki ürünlerini tanıtmak amacıyla bir sergi açmışlardı.
Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi, girişimci olmak isteyen kadınların yanı sıra, hali hazırda girişimci olan kadınlara işlerini nasıl büyütecekleri konusunda da rehberlik etmektedir. Bu çerçevede Kadın Girişimciliğini Destekleme Merkezleri ve Bağlı Merkezleri’nde eğitim ve danışmanlıktan Deneyim Paylaşımı Grup Toplantılarına kadar uzanan bir dizi hizmet sağlanmaktadır.
Proje kapsamında, 2008 yılının sonuna kadar, Türkiye çapında 4,500 kadının bu hizmetlerden yararlanması hedeflenirken Temmuz 2008 sonu itibarı ile projeye başvuru yapanların sayısı 7165’e, eğitim hizmeti alanlar 5149’ye ve danışmanlık hizmeti alanların sayısı 2072’e ulaşmıştır. İstanbul’da başvuru sayısı 986’ya ulaşırken, eğitim hizmeti alanlar 644 ve danışmanlık hizmeti alanların sayısı 347 ye ulaşmıştır. Bu rakamların önümüzdeki aylarda daha da artması hedeflenmektedir.
Törende Habitat İçin Gençlik Derneği’nden Bora Calduy, Lions Club’tan Ender Canıtez, İSTESOB Başkanı Suat Yalkın, İstanbul Merkez Yöneticisi Dilek Zeybek, Kadıköy Belediyesi Proje Koordinatörü Dilsaz Padar, Pendik KİŞGEM’den Özden Anık konuşma yaptılar. Ben işten çıkıp, törene bir saat gecikmeli gittiğimden tüm konuşmaları dinleyemedim.
İSTESOB Başkanı Suat Yalkın ve İstanbul Merkez Yöneticisi Dilek Zeybek
Törende İSTESOB Başkanı Suat Yalkın Kadın Girişimciliğini Destekleme Hizmetleri’nden yararlanarak sertifikalarını alacak olan kadınları tebrik ettiğini belirterek, projenin tamamlanmasından sonra da kadınların iş hayatına girişimci olarak atılmalarını ve işlerini geliştirmelerini desteklemeye devam edeceklerini sözlerine ekledi. Yalkın, bu amaçla İSTESOB bünyesindeki Kadın Girişimcilik Destek Merkezi’nde oluşturulan Yardım Masası’nın çalışmalarına başladığını ifade ederek, “Böylece girişimcilere verilmesi gereken eğitim ve danışmanlık görevlerimizi yerine getirmekteyiz,” dedi.
İstanbul Merkez Yöneticisi Dilek Zeybek ise; “Kadın girişimcilerimiz iş kurma çalışması sırasında birçok problemle karşılaşmaktadır. ISTESOB bünyesinde bulunan Kadın Girişimcilik Merkezi’mizde onların sorunlarına çözüm bulmak ve yol göstermek amaçlı olarak hizmet vermekteyiz” dedi. Zeybek, kadın girişimcilere pazar araştırması, stratejik planlama, iş planı, finansman ve muhasebe gibi konularında sağlanan eğitimlerin yanı sıra Deneyim Paylaşım Grup toplantıları ile Finansman Kaynaklarına Erişim seminerlerinin de verileceğini ifade etti.
Kendi İşinizi Kurmak Veya Mevcut İşinizi Geliştirmek Mi İstiyorsunuz?
Kadın Girişimciliğini Destekleme Merkezleri bünyesinde uzmanlar tarafından verilecek eğitim ve diğer hizmetler, hem girişimci olup olmama konusunda karar vermenize yardımcı olacak hem de sizi kendi işinizi nasıl kurup geliştireceğiniz konusunda bilgilendirecektir. Merkezler sundukları bireysel danışmanlık ve koçluk hizmetleri ile mevcut işinizi büyütmenize, sağlıklı bir şekilde yürütmenize ve işletmenizin yerel işbirliği ve iletişim ağlarının bir parçası olmasına destek verecektir.
Girişimci olmanın nasıl bir şey olduğunu faydalarını öğrenmek isteyen kadınlar, bir iş fikri olan ve kendi işini kurmak isteyen kadınlar, kendi işini yürütmekte olup işini geliştirmek isteyen kadınlar faydalanabilirler. Erkekler de merkezlerde ve bağlı merkezlerde verilecek olan hizmetlerden, katılımcıların en fazla %20’si oranında olmak koşulu ile faydalanabilirler.
Daha fazla bilgi için İSTESOB’dan Dilek Zeybek ile irtibata geçebilirsiniz.
Tel: 0 212 660 60 20. E-posta: İstanbul@kadindestek.com
7 Ekim 2008 Salı
2008-09 Akademik Dönemine Girerken...
Sevgili Öğrencilerim,
Üniversitemize ve hayatıma hoş geldiniz :)
Aşağıda bu dönemki ders programımı görebilirsiniz. Ofisim A-314'tür. Yeni dönemde hepimize başarılar diliyorum.
Sizlerle ilgili paylaşımlarımı http://aylinyavasveogrencileri.blogspot.com/ 'dan takip edebilirsiniz.
Davutpaşa Bilim Ormanı'nda Görüşmek Üzere!
Ay-lin:)
Salı:
09:00-10:30: C7-CB
10:45-12:15: B5-LS
12:15-13:10: Öğle Arası
13:10-14:40: C20-CB
Çarşamba:
09:00-10:30: B24-LS
10:45-12:15: B2-LS
12:15-13:10: Öğle Arası
13:10-14:40: C7-CB
Perşembe:
09:00-10:30: C9-CB
10:45-12:15: C20-CB
Cuma:
09:00-10:30: C9-CB
10:45-12:15: C20-CB
20 Ağustos 2008 Çarşamba
Norveç'te Engelleri Aşarken...
16 Temmuz 2008 Çarşamba
Engel Midir Görme Engelli Olmak Uçağa Binmek İçin?
'Hayatı sever misiniz?
Hayatı sevebilirsiniz ama bir engelli olarak yaşamaya katlanabilir misiniz?
Siz hiç, beyaz bastonla yürümeyi,
Bir sessiz dünyada işaretlerle konuşarak yaşamayı,
Ya da bir tekerlekli sandalye ile kaldırımları aşmayı denediniz mi?
Peki ya sevinçle beklenen bir bebeğin engelli olarak doğması,
Veya ansızın bir uzvu yitirmek hangi duyguları yaşatır hiç düşündünüz mü?
Asıl engel, vicdan ve merhamet yoksunluğudur...
"Ne oldum değil, ne olacağım diye düşünmeli" belki bir gün bizde bu halde olabiliriz...'
Bir yakın arkadaşım, 18 Temmuz 2008 Cuma günü Pegasus'la İstanbul'a gelecekken, 'görme engelli' olduğu için uçağa binemeyeceğini öğrendi. Yetkililer, ya yanında bir refakatçı bulundurması gerektiği ya da yanındaki yolcunun refakatçısı olarak sisteme kayıt yaptırmasını söyleyince, arkadaşım da biletini iptal etmek zorunda kaldı.
Zaten başta sağlık sorunları olmak üzere hayatta çok zolukla mücadele eden engelli insanlarımıza neden insanca yaşamalarına ve haraket etmelerine engel oluyoruz acaba? Bir gün aynı durumda biz de olabiliriz. Merak ediyorum bir host ya da hostes yardımcı olamaz mı uçağa binişinde ve inişinde bir engelli yolcuya? Onların hayatına engeller yığmaktansa, çok mu zor geliyor destek olmak, yardım etmek?...
Engelsiz yarınlara...
Aylin
30 Haziran 2008 Pazartesi
Özledim...
Acıyı iliklerimde hissederek yaşıyorum...
Aslında yaşamak da hiçbir şey ifade etmiyor Selami Şahin'in de ifade ettiği üzere...
Günbegün daha çok özlüyorum en büyük aşkımı...
Görüşmek üzere!
Sevgiler,
Aylin
ÖZLEDİM
Sen gittin ya yaşantımın bir anlamı kalmadı.
Sen gittin ya pencereme bir kez güneş doğmadı.
Sen gittin ya senden sonra mutluluğum olmadı.
Senle geçen günlerimin değerini bilmedim.
Özledim teninin kokusunu özledim.
Özledim sımsıcak sohbetini özledim.
Özledim sohbetini o sesini özledim.
Gelmedin gözbebeğim can yoldaşım gelmedin...
Sen gittin ya gözlerimde yaşlar bir an dinmedi.
Sen gittin ya ellerimden resmin bir an düşmedi.
Sen gittin ya o gün bugün inan yüzüm gülmedi.
Gelmedin gözbebeğim can yoldaşım gelmedin...
Selami Şahin
25 Mayıs 2008 Pazar
Babacığımın Anısına: SAMANYOLU
Edirne Uzunköprü Adalet Gazetesi
‘GÖZLEM’
Öğr. Gör. Aylin YAVAŞ,
Yıldız Teknik Üniversitesi
E-posta: aylinyavas@gmail.com
SAMANYOLU
15 Mayıs 2008 Perşembe günü Trakya Tıp Fakültesi’nde geçirdiği fıtık ameliyatından sonra, 16 Mayıs 2008 Cuma günü öğle vakti akciğerlerine yerleşen pıhtı yüzünden (pulmoner emboli) kalbi durdu (cardiopulmonary arrest) babacığım Fahrettin Yavaş’ın... Hayatım, can yoldaşım, aşkım babacığım Hakkın rahmetine kavuştu aniden...
Öncelikle cenaze törenimize gelen, telefon eden, mesaj gönderen, bir hafta boyunca her gece dualarımıza katılarak acımızı paylaşan tüm dostlarımıza, çelenk gönderen kurum ve kuruluşlara ailem adına teşekkür ediyorum.
Çok isterdim babacığımla nice yıllar el ele yürümeyi, onun omzundan ağlamayı ya da bir gün gelin olduğumu görmesini, torunlarını sevmesini... Ama her canlı bir gün ölümü tadıyor. Her canlının bir vadesi oluyor işte... Ecel kapıyı çalınca, hiçbir şey yapamıyor insan... Ölüm, Allah’ın emri ve babacığımın Allah’a kavuşmasını sabırla kabul etmeye çalışıyorum.
Öte yandan, Allah inanılmaz bir güç ve sükûnet de veriyormuş insana bu acıyı taşıyabilmesi için. Ailemin bana kazandırmış olduğu sarsılmaz bir iman ve sürekli şükreden bir yüreğe sahip olduğumdan, dimdik ayakta durabiliyorum. Şükürler olsun Allah’a onun kızı olduğum için. Babacığımın çizdiği yolda gitmek için elimden geleni yapacağım.
Şimdiden çok özlüyorum onun her zaman gülümseyen yemyeşil gözlerini, hoşgörüsünü, insan sevgisini... ‘Bakın şu çeşmeye/İçecek su tası yok/Kırma insan kalbini/Yapacak ustası yok’ diyerek kimseyi kırmayan babacığımın ruhuyla bir gün tekrar buluşacağımıza inanıyorum. Allah, bu dünyayı bizlere bir sınav olarak verdi sonuçta... Benim de okumak ve okutmak, öğrenmek ve öğretmek hem boynumun borcu hem de var olma nedenimdir. Hayata sımsıkı sarılarak devam ediyorum çalışmaya azimle...
Son olarak tüm sevenlerin yüreklerine anneciğimin ve babacığımın düğün parçası olan ve hep baba-kız dans ettiğimiz parça Samanyolu’nun dizelerini yolluyorum:
‘Sen kalbimin mehtabısın güneşisin
Sen ruhumun vazgeçilmez bir eşisin
Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek
Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek
Ruhum senin kalbim senin ömrüm senin
Yıllar geçse ölmeyecek bende sevgin
Bir şarkisin sen ömür boyu sürecek
Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek
Uzaklara kaçıversek seninle biz
Bir gün elbet göze gelir bu sevgimiz
Bir şarkisin sen ömür boyu sürecek
Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek’
Berkant
Bir güzel yeşil gözlerinde buluşmak üzere; seni çok seviyorum babacığım...
12 Mayıs 2008 Pazartesi
Muğla Üniversitesi Sıtkı Koçman Yabancı Diller Yüksekokulu, Yabancı Dil Kurultayı
Muğla Üniversitesi, Sıtkı Koçman Yabancı Diller Yüksekokulu 7-9 Mayıs'ta düzenlediği 'Yabancı Dil Bölümleri ve Yüksekokulllarının Yabancı Dil Öğretimindeki Sorunları' kurultayı ile bu yıla damgasını vurdu...
Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum; yüreğinize sağlık.
Yazı ve foto.lar eklenecektir.
Sevgilerimle,
Ay-lin:)
8 Nisan 2008 Salı
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Mekatronik Mühendisliği Kuruldu!
Merhaba Arkadaşlar,
Mekatronik Mühendisliği hakkında bir paylaşımım:
http://www.uzunkopruadalet.com/aylin_yavas.php
Özellikle bu yıl ÖSS'ye gireceklere duyurursanız, mutlu olurum:
Yıldız Teknik Üniversitesi' nde Mekatronik Mühendisliği Kuruldu!
Sevgilerimle!
Ay-lin:)
-------------------------------------------------------------------------------------
Edirne Uzunköprü Adalet Gazetesi
‘GÖZLEM’
Öğr. Gör. Aylin YAVAŞ,
Yıldız Teknik Üniversitesi
E-posta: aylinyavas@gmail.com
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Mekatronik Mühendisliği Kuruldu
Bu yazının amacı hem ‘Mekatronik Mühendisliği’ni tanıtmak hem de Yıldız Teknik Üniversitesi, Makine Fakültesi bünyesinde ‘Mekatronik Mühendisliği’ kurulduğunu paylaşmaktır. Bölüm, 2008-2009 akademik yılında alacağı 30 birinci, 30 ikinci öğretim lisans öğrencisiyle akademik yaşamına başlayacaktır.
Mekatronik Kavramı ve Mühendisliği Hakkında Genel Bilgiler
‘Mekatronik’ kavramı, ilk kez 1969 yılında Japonya’nın Yaskawa Elektrik Şirketi’nde görevli bir mühendis tarafından elektrik motorlarının bilgisayarla kontrolünün sağlanması için kullanılmıştır. ‘Mekatronik’ sözcüğü, “mekanik” ve “elektronik” kelimelerinin uygun bir şekilde parçalanması ve bu parçaların birleştirilmesi ile elde edilmiştir. ‘Mekatronik’ sözcüğü, mekanizmanın “meka”sı ile elektronik sözcüğünün “tronik” kısımlarının birleştirilmesinden oluşmuştur. Böylece bir Japon icadı olarak buradan yola çıkan ‘mekatronik’ kavramı, yıllar içerisinde ilerleyerek tüm dünyaya yayılmış ve günümüzün mühendislik literatürüne, üzerinde en çok konuşulan bir kavram olarak yerleşmiştir.
‘Mekatronik’, ağırlıklı olarak tasarım ile ilgili bir kavram olarak ele alındığından, doğal olarak ilgili tanımlamalarda, mühendislik boyutunun özellikle ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Bunun için öncelikle ‘mühendislik’ ve ‘Mekatronik Mühendisliği’ kavramlarının açıklanmasında yarar vardır.
‘Mühendislik’, genel olarak, kuramsal doğruluğu kanıtlanmış kavramların uygulamaya aktarılmasındaki güçlükleri ve sorunları aşma etkinliği olarak tanımlanır. ‘Mekatronik Mühendisliği’ ise kısaca, mühendislik ilkeleri içinde, makina, elektrik/elektronik mühendisliği ve bilgisayar teknolojisinin eş amaçlı tümleşik bir yapıda gerçekleştirilmesi ve uygulanması olarak tanımlanabilir. ‘Mekatronik Mühendisliği’, makina, elektrik-elektronik mühendisliği ve yazılım teknolojisinin, bir ürün içinde birleşmesi, bütünleşmesini kapsayan bir mühendislik dalıdır. Bu üç mühendislik konusunun bir ürün üzerinde bütünleşmesi, ‘Mekatronik Mühendisliği’nin temel ilkesidir. Bu ilke, eğitimin ve tasarımın başlangıcından itibaren, bu mühendislik dallarının bir arada bulunmasını gerektirmektedir. Klasik makina ya da elektrik mühendisliği eğitimini görmüş bir kişinin ‘mekatronik’ ürünler üretmesi beklenmemelidir. Bunun için kişinin makine, elektrik-elektronik ve bilgisayar mühendisliğinin ilgili konularının, bir eğitim sistemi içinde öğütülmesinden oluşmuş ‘Mekatronik Mühendisliği’ eğitimi almış olması gerekir (http://mechatronics.atilim.edu.tr/mece-main.htm ).
‘Mekatronik Mühendisliği’, disiplinler arası bir dal olmasından dolayı özellikle ülkemizde sanayicinin tercih ettiği mühendisleri yetiştiren bir bölümdür. ‘Mekatronik’ bölümünü oluşturacak disiplinler ve detayları aşağıdaki gibidir:
— Mekanik Sistemler (Bilgisayarlı Tasarım, Bilgisayarlı Üretim, Boşluksuz ve Hassas Çalışan Mekanik İletim Sistemleri)
— Kontrol Sistemleri (Kontrol Sistem Tasarımı, Gerçek Zamanlı Kontrol)
— Bilgisayar Sistemleri (Algoritma Uygulaması-Kodlama, İletişim Protokolü Oluşturma ve Gerçek Zamanlı Programlama)
— Elektrik-Elektronik Sistemler [Eyleciler (motorlar vb) ve Duyucular (sensörler), Analog/Dijital, Dijital/Analog Kartlar, Bilgi Toplama ve Derleme Kartları]
Türkiye’deki Mekatronik Eğitimi
‘Mekatronik’ eğitimi, dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün gelişmektedir. Fakültelerde, Meslek Yüksekokulları’nda, Meslek Liseleri’nde ‘mekatronik’ bölümleri ve programları açılmakta ve öğrenciler tarafından tercih edilmektedir. Sabancı Üniversitesi, Atılım Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi’nde ve geçtiğimiz Aralık ayında da Yıldız Teknik Üniversitesi’nde mekatronik mühendisliği eğitimi açılmıştır.
Meslek Yüksekokulları düzeyinde ise Sakarya Üniversitesi Adapazarı Meslek Yüksekokulu, Kocaeli Üniversitesi Gebze Meslek Yüksekokulu, Gaziantep Üniversitesi Gaziantep Meslek Yüksekokulu, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Meslek Yüksekokulu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Zile Meslek Yüksekokulu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çan Meslek Yüksekokulu ve Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu’nda ‘mekatronik’ programları açılmıştır.
‘Mekatronik’ sistemler, mekanik, elektrik ve elektronik bileşenlerden oluşan; ön verileri algılayıcı sensörleri, bu verileri yorumlayan ve işleyen mikroişlemcileri ve sonunda bu veriler doğrultusunda gerekli tepkileri veren aktüatörleri olan sistemlerdir. Günümüzde tüketim malı olarak yaygın kullanım gören, günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş fotoğraf, video, fotokopi ve çamaşır makineleri ile CD’ler gibi 'akıllı ürün'lerin tümü, sensörleri, bilgisayar kontrol ve aktüatör mekanizmaları ile en basit ve tipik ‘mekatronik’ sistem örnekleridir. Algılayabilen, akıl yürüten, karar veren ve bu karar yönünde hareket eden otomatik makinelerdir. Mekatroniğin en yaygın uygulama alanları aşağıdaki gibidir:
• İmalat Teknolojileri (bilgisayar denetimli tezgâhlar, robotlar vb.)
• Otomotiv Endüstrisi (ABS fren sistemleri, bilgisayar denetimli motor verimlilik ölçüm cihazları)
• Uzay Teknolojisi (uzay araçlarının denetimi)
• Savunma Sanayi (roket sistemleri, uçak kontrol sistemi)
• Malzeme İşleme (kimyasal prosesin kontrolü, metal, komposit ve plastik malzemeler)
• Görüntüleme ve kayıt endüstrisi (kamera, fotoğraf makinesi)
• Tıp endüstrisi (tahlil üniteleri, görüntüleme cihazları vb.)
• Kopyalama makineleri (fotokopi, ofset makineleri)
• Tüketici ürünleri (elektrikli ev aletleri, ofis cihazları, spor aletleri vb.)
• Bankacılık (para çekme makineleri, kredi kart okuma cihazları vb.)
Türkiye’de birçok firma ‘mekatronik’ ürünler satmakta ve kısa süreli (3-5 gün) ‘mekatronik’ kursları vermektedir. Bunlar da genelde pazarlanan ‘mekatronik’ ürünler kapsamında olup aşağıdaki gibidir:
Hidrolik-Pnömatik Eğitim Setleri ve Seminerleri;
Motor (AC, DC Servo, Adım) ve Kontrol Elemanları,
Programlanabilir Mantık Denetleyiciler (PLC), Mikroişlemciler, Bilgisayarlar;
Kuvvet, Tork, Hız, İvme, Sıcaklık, Seviye, Debi vb. Fiziksel Büyüklük Algılayıcıları ve Ölçüm Elemanları;
Analog-Digital Dönüşüm Kartları;
Bilyalı Vida, Trigger Kayışlı İletim Mekanizmaları;
Robotlar, Proses Kontrol (sıcaklık, seviye, basınç vb.) cihazları seminerleri;
Masa Üstü CNC Tezgâhlar, CAD-CAM Programları, Scada Programları, Uzaktan Kontrol Sistemleri vb.
Endüstride bazı mekatronik elemanlar hazır alınabileceği gibi, bazıları da özel olarak amaçlar doğrultusunda tasarlanabilir ve geliştirilebilir.
Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Mekatronik Mühendisliği Bölümü
Yukarıdaki temel tanımlamalar ışığında, Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi ‘Mekatronik Mühendisliği’ Bölümü; makine, elektrik, elektronik ve bilgisayar mühendisliklerini anlamlı bir bütünlük içinde öğrenciye sunmayı; böylece 'akıllı' bir elektro-mekanik sistem oluşturabilmek için gerekli alt teknolojileri kullanabilecek veya bu alandaki uzmanlarla iletişim kurarak ürün tasarımını gerçekleştirebilecek mühendisleri yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Mühendislik tasarım ve çözümlemelerinde çeşitli Bilgisayar Destekli Tasarım araçlarından yararlanılması ile laboratuar ortamlarında gerçekçi mühendislik problemlerinden yola çıkmak suretiyle öğrencilerin karmaşık tasarım ve uygulama sorunlarıyla yüz yüze getirilmesi, ‘Mekatronik Mühendisliği’ bölümünün en önemli hedefleri arasında yer almaktadır.
Yıldız Teknik Üniversitesi bünyesine değişik bölümlerde, Makine Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği, Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği bölümlerinde ‘Mekatronik Mühendisliği’ alanına giren konularda uzmanlaşmış araştırmacılar bulunmaktadır. Öğretime başlarken bu bölümlerden destek alınacak, ilerleyen yıllarda bölümün kendi kadroları oluşturulacaktır. Bölüm, 2008–2009 akademik yılında, ilk öğrencileri ile tanışacaktır (www.yildiz.edu.tr).
Diğer yandan, Atılım Üniversitesi (Ankara), Üretim Mühendisliği Bölümü, Mekatronik Mühendisliği Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdulkadir Erden’in Bilim ve Teknik dergisinde Mekatronik Mühendisliği’nin geleceğini Türkiye şartlarında nasıl gördüğünü şu şekilde değerlendirmiştir: ‘‘Mekatronik Mühendisliği’, teknolojik gelişmeler sonucunda doğan ve gelişen bir mühendislik koludur. Bu teknolojik gelişim süreci halen gelişerek devam etmektedir. Bu süreç ile oluşan bilgi birikimi ve gelişen bu teknoloji giderek günlük yaşamımızda daha çok uygulama bulmakta, önceleri çok pahalı olan uygulama örnekleri giderek günlük uygulama için kabul edilebilir ekonomik sınırlar içine girmektedir. Bu gelişime Türk firmaları ve halkımız seyirci kalmamıştır. Gelişen tüketici bilinci ile ‘mekatronik’ nitelikler taşıyan ürünler daha çok ilgi görmekte ve satılmaktadır. Firmalar açısından da ‘mekatronik’ nitelikli ürünler sayesinde ürün yelpazeleri genişlemiş ve daha ekonomik ürünler üretebilmişlerdir. Bu durumda ‘mekatronik’ nitelikli ürünlerin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye pazarında da daha çok tüketileceği, daha yaygın kullanılacağı açıktır.
Türkiye'de bugüne kadar üniversite düzeyinde ‘Mekatronik Mühendisliği’ eğitimi olmaması nedeni ile firmalar çoğunlukla makine ve elektronik mühendisliği eğitimi almış kişilerin eksiklerini ek eğitim ile tamamlayarak ‘mekatronik mühendisi’ olarak çalıştırmakta idiler. Doğal olarak ‘Mekatronik Mühendisliği’ eğitimi almış kişilerin mühendis olarak çalışmaya başlaması ile bu durum düzelecektir. Halen yapılmış sağlıklı bir çalıma olmamakla birlikte Türkiye'deki ‘mekatronik mühendisi’ ihtiyacını, halen üniversitelerimizde var olan ‘Mekatronik Mühendisliği’ eğitimi kapasitesi ile karşılamak mümkün görünmemektedir. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda ‘mekatronik mühendisi’ açığının devam etmesi beklenmektedir.’
Sonuç olarak, üniversitemizde açılan bu bölüm ile ülkemizdeki açığın kapanmasını, öğrencilerimizin lisans eğitimlerinden sonra aşağıda dünyanın farklı ülkelerinde, Uzak Doğu, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, ve İngiltere’de verilen veya verilmekte olan ‘mekatronik’ eğitim çalışmalarında öğrencilerimizin lisans üstü eğitim alarak ülkemizde üretmelerini diliyorum (www.yenimuhendis.com):
Yurt Dışındaki Mekatronik Eğitimi
Japonya’da Tokyo Üniversitesi 1980 itibarıyla Mekano Enformatik Bölümü (Department of Mechano Informatics) ile farklı disiplinler arasındaki engelleri kaldırmayı hedeflemiştir. Toyohaski Üniversitesi 1983’ten bu yana ‘Mekatronik Mühendisliği’ eğitimi vermekte olup, bölümün adı ‘Mekatronik ve Kesinlik Mühendisliği’ (Mechatronics and Precision Engineering)’dir. Birçok Japon firması üniversitelerden çok sayıda mekatronik konusunu içerik ve uygulama olarak bilen mühendisler için sürekli istekte bulunmaktadır. Hong Kong Politeknik’te (The City Polytechnic of Hong Kong) 1990 itibarıyla ‘Mekatronik Mühendisliği’ eğitimi temel bilim dalı olarak uygulanmaktadır.
Avrupa’da son yıllarda daha fazla ilgi çeken ve gündeme alınan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz gelişi, Danimarka’da ‘Danimarka Mekatronik Kurumu’ (Denmark Mechatronic Association) ve ‘Kopenhag Mekatronik Atılımı’ (Copenhagen Initiative in Mechatronics) isimli kuruluşlara rastlanmıştır. Danimarka Teknik Üniversitesinde (The Technical University of Denmark) mekatronik kursları mevcuttur. İsviçre’de 1984’de ‘İsviçre Teknoloji Enstitüsü’ (Swiss Federal Institute of Technology) öğrencilere mezuniyet sonrası kursları ve makina mühendisliğinin bir alt dalı olarak ‘Mekatronik’ seçeneğini sunmuştur. Finlandiya’da 1985’te Mekatronik Grup (Mechatronic Group) kurulmuş ve araştırma dalı olarak 1987 itibarıyla 4 üniversitede eğitim verilmeye başlanmıştır. Hollanda’da 1989 yılında ‘Twente Mekatronik Araştırma Merkezi’ (Mechatronics Research Centre Twente) kurulmuştur. Belçika’da 1986’dan bu yana ‘Katolik Leunen Universitesi’ (Katholieleke Universiteit Leuven) mezuniyet sonrası bir yıllık program yürütmekte, 1989’dan bu yana ise, Elektromekanik Mühendislikte Mekatronik (Mechatronics in Electromechanical Engineering) olarak bir seçenek sunmaktadır. Avusturya’da 1990’dan beri Mekatronik eğitimi ‘Linz John Kepler Üniversitesi’ (Jochannes Kepler Universitat Linz)’de verilmektedir. Almanya’da ‘mekatronik’ sözcüğü çok fazla kullanılmamamakla beraber, elektromekanik içerikte sistem tasarımları ve projeler üniversitelere bağlı bölüm ve enstitülerde devam etmektedir. Almanya’da ‘mekatronik’ çalışmaları 1992 yılı itibarıyla Dortmund ve Kaiserslautern Üniversitelerinde kurulan mekatronik merkezleri ile görülebilmektedir (Centres for Mechatronics at the Universities of Dortmount and Kaiserslautern). İngiltere’de 1990 itibarıyla ‘Lancester University, the University of Leeds, University of Hull, King’s Collage of London, Stafford Shire University, Country University, Dundee Institute of Technology, University of Derby, Middle Sex University, Manchaster Metropolitan University, Luton College of Higher Education ve Swansea Institute of Technology temel ve yüksek düzeyde kurslarla bu programı desteklemektedir. Özellikle University of Dundee ve Loughborough University ‘Mekatronik Profesörü’ ünvanı 1992’den itibaren kullanmaktadır. IMechE ve IEE İngiltere’de ‘Mekatronik Formu’ düzenlemişlerdir. ‘Mekatronik’ konulu konferanslar 1989’dan sonra farklı şehirlerde yapılmaya başlanmıştır. İngiltere’de 1991 yılı itibarıyla uluslararası nitelikte bir dergi olan ’Mechatronics’ dergisi çıkarılmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ‘mekatronik’ konusu Japonya ve Avrupa’dan daha yavaş bir gelişme kaydetmiştir. Başlangıçta Uluslararası Çalışma Toplantıları gibi yılda bir olacak şekilde organizasyonlar yapılmış, ancak 1994 yılı itibarıyla mekatronik eğitimi üniversitelerde farklı program ve içerikleriyle başlamıştır. Halen mekatronik eğitimini değişik düzeylerde vermeye çalışan üniversitelerden bazıları arasında; Georgia Institute of Technology, Louisiana State University, Stanford University, California University, University of South Carolina, Colorado State University, The University of Tulsa, The Ohio State University’ sayılabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 1996 yılından bu yana ASME tarafından ‘Transactions on Mechatronics’ isimli uluslararası nitelikte bir dergi çıkarılmaktadır.
Türkiye’de Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) 1993’ten bu yana uluslararası nitelikte ‘Uluslararası Mekatronik Tasarım ve Modelleme Çalışma Toplantısı’ düzenlemektedir. Yine ODTÜ Eylül 1994’ten bu yana mekatronik konusunda uluslararası nitelikte ‘International Journal of Intelligent Mechatronics: Design and Production’ isimli bir dergi çıkarmaktadır. Ülkemizdeki bu çalışmaların artması dileğiyle!
3 Nisan 2008 Perşembe
1 Nisan 2008 Salı
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’nun Son Eserleri: ‘İlerisi İçin’ ve ‘Neden Türkçe Giderse Türkiye Gider?’
http://www.uzunkopruadalet.com/aylin_yavas.php 'den:
Edirne Uzunköprü Adalet Gazetesi
‘GÖZLEM’
Öğr. Gör. Aylin YAVAŞ,
Yıldız Teknik Üniversitesi
E-posta: aylinyavas@gmail.com
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’nun Son Eserleri:
‘İlerisi İçin’ ve ‘Neden Türkçe Giderse Türkiye Gider?’
23 Şubat 2008 tarihinde bilim insanları bir araya geldiler ve Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’ nun son çalışmalarını dinleyip, çeşitli değerlendirmelerde bulundular. Ben de hazırlamış olduğum ilk yazımda sizlere bu çalışmalardan bahsetmek, sonra da sayın Oktay SİNANOĞLU’nun özgeçmişini paylaşmak istedim. Eserlerini hepimiz okumalı ve de okutmalıyız. Dileğim Uzunköprü’deki her kitapçıda ve her okul kütüphanesinde onun eserlerini görebilmektir! Başlıca Kitapları: Ne Yapmalı?, Büyük Uyanış, Türk Aynştaynı, Bye-Bye Türkçe, Hedef Türkiye ve İlerisi İçin’dir.
İlerisi İçin - Hazırlamış Olduğu Son Yazım (Kitap) Çalışması:
İlerisi İçin, Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’nun son kaleme aldığı kitabıdır. 1. basımı, Ekim-2007’de Bilim+Gönül Yayınevi’nden çıkan eser, ‘Neredeyiz? Nasıl Dirileceğiz?’ ana başlığı kapsamında beş bölümden oluşmaktadır: 1- İlerisi İçin Türkiye, 2- Bilimde İlerisi İçin, 3- Siyasette İlerisi İçin, 4- Dış Ülkelerde Yaşayan Türkler İçin, 5- İlerisi İçin Mektuplar
‘Türkiye’nin temel sorunlarını bir bilim adamı gözüyle tespit ederek çözümler üreten ve tüm dünya vatandaşlarınca da tanınan memleket aşığı sayın Oktay SİNANOĞLU; kimya, fizik, matematik, moleküler biyoloji dallarında teorilerle uğraşırken bir yandan da memleket meselelerine kafa yormuş, çözümler üretmeyi bir vatan borcu bilmiştir. Bilimde herkesin çözülemez dediği işi, pes edip bıraktığı yerde Oktay Hoca’mız yoluna devam etmiş ve başarıyla sonuca ulaşmıştır. Tarihin bu önemli dönemecinde de bizler için gerekli olan tavır da işte bu: “Herkesin Türkiye Cumhuriyeti’nin işi bitti, defteri dürüldü dediği zamanda bile vazgeçmeden yola devam edebilmek !..’’
Uzun gayretlerden sonra nihayet ‘Büyük Uyanış’ oldu ve ‘Sinanoğlu Gençliği’ denebilecek genç nesiller yetişti. Şimdi bu gençler en başta matematik olmak üzere temel bilimlerle zihinlerini keskinleştiriyor, gönüllerini pekiştirmek için Türk kültürüne sarılıyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin gidişatına dur diyorlar.’
İleride bizleri nasıl bir gelecek bekliyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin savunması neden Türkçe’nin savunmasıyla başlar? Yabancı dille eğitim ihaneti nasıl devam ettiriliyor? Türkiye’de bilimin, araştırmanın ve yüksek öğretimin gelişmesi için neler yapmalıyız? Bilim dünyasıyla nasıl etkileşmeliyiz? Hangi dallarda ve ne için geri bırakıldık? İleride neler olacak ve Türk gençliği nasıl kendini bu gelişmelere hazırlayacak? İleride her konuda Türk dış-iç siyaseti nasıl olmalı? Dış ülkelerde yaşayan Türk vatandaşları ne durumda? İlerisi için kendileri ve çocuklarının güvenli varlığı için neler yapmalılar? sorularının cevaplarını bu kitapta bulacaksınız.
‘Büyük meseleler ufak adımlarla çözülür.’ diyen Oktay Hoca’mızın kitabını, bir solukta okuyacağınızı düşünüyorum.
Türkçe Giderse Türkiye Gider (2 Dvd) – Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’nun Hayatı:
Belgesel görüntüler eşliğinde 3 saat 40 dakika süren, 2007’de Bilim+Gönül Yayınevi’nden çıkan, toplam 2 DVD’den oluşan belgeseli izlerken gözyaşlarıma hâkim olamadım. Oktay Hoca’mızın hayatını bir film gibi seyrederken, sanki o hayatı onunla beraber yaşadığını hissediyor insan. Eserin yapımcılığını Dilek SİNANOĞLU, yönetmenliğini Serdar ÇİLEKAR yapmıştır. Müzik eklentileri de Oktay BARAN’nın imzasını taşımaktadır. Altı çizilen bazı hususlar şunlardır:
•Dünyada neler olduğunu anlarsak Türkiye’de neler olduğunu veya olacağını daha iyi anlarız.
•En tehlikeli sömürgecilik, köleleşme zihinlerin ve gönüllerin sömürgeleşmesi köleleşmesidir. Birinci vazifemiz gönlümüzü ve zihnimizi kölelikten kurtarmaktır. Bunun için kendi dilimizde; Türkçe ile eğitim şarttır.
•Türkiye Cumhuriyeti’nin savunması Türkçe’nin savunması ile başlar.
•Bir millet tarihten nasıl silinir?
•Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün ne sanayisi, tarımı, teknolojisi kalmıştır ne de araştırma bilimi kalmıştır. Son çıkarılan kanunlarla topraklar yabancılara çok ucuza sermaye edilip satılmaktadır. İşte 50 yıldır eğitim müfredatımızda beliren bozuk sistem ile adı vatan olan şehit kanıyla sulanmış toprakları kolayca yabancılara satacak nesiller yetiştirilmiştir. Topraklar da gittikten sonra sıra sepet havasına gelir. Havai, Haiti, Filistin’e bakın neler olmuştur?
•Yabancı dille eğitim anaokuluna indikten 1,5 yıl sonra o ülkenin dili yok olur.
•Cebirsel ve geometrik yapısı olan Türkçe kelime türetmek için en yetenekli dildir.
•Dil devrimi nasıl amacından saptırılmıştır?
•Kelime ve terim türetmede ‘Tasfiyeciliğe Hayır! Zenginleştirmeye Evet!’
.Dil meselesinde sahte sağ-sol nasıl karıştı?
•Yeni terim ve kelime türetmede ‘kural-kavram’ karşılığını ifade edebilmek için bilim insanlarımızın çok iyi Türkçe bilmesi gerekmektedir.
•Milletin bir kısmı Mustafa Kemal ATATÜRK’e, diğer kısmı Osmanlı’ya düşman edilerek bölündü.
•Türk Tarihi, 80 yıldan ibaret değildir.
•Atatürk neden ‘Güneş yeniden doğudan doğacak!’ dedi?
•AB neden Türkiye’yi istemiyor?
•Türkiye Cumhuriyeti’nde Türkiye için çalışan aydınlar neden yok?
•Tarihte hiç olmamış bir şey; Türkiye geçmişini nasıl silip attı, ruhunu nasıl sattı? Bunun şimdiki durumumuzla ilgisi nedir?
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun Özgeçmişi
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU; dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi ve iki kez çeşitli ülkelerden Nobel’e aday gösterilen ilk Türk ’tür. 1953 yılında Ankara’da TED’in Yenişehir Lisesini birincilikle bitirdi. O zaman lisenin eğitim dili tamamen Türkçe’ydi, takviyeli yabancı dil dersleri vardı, bitirdikten hemen sonra kolej oldu. TED tarafından Amerika’ya burslu Kimya Mühendisliği için gönderildi. 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de Kimya Mühendisliği’ni birincilikle bitirdi. 1957’de Amerika Birleşik Devletleri’nde MIT’den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu. ‘Alfred Sloan Ödülü’nü aldı. 1959’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de; Kuramsal/Fiziksel Kimya Doktorasını yaptı, doktorasını yaparken iki ödül kazandı. 1959–1960 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Atom Enerjisi Merkezi’nde araştırmalar yaptı. 1961’de hem Harvard, hem de Yale’de kendisinin yeni Nicem (“Kuvantum”) Kimyası ve Fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlattı. 1962 yılında Batının 300 yılda en genç profesörü oldu (26 yaşında Yale Üniversitesi’nde); 1962 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay SİNANOĞLU’na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör unvanını verdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde de kuramsal kimya bölümünü kurdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitimin Türkçe olması için uğraş verdi. 1966’da Yale Üniversite’sinde Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne atandı. 1973’te Almanya’nın en yüksek ‘Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü’nü (burs ile karıştırılmasın) ilk kazanan kişi oldu. 1975’te Japonya’nın ‘Uluslar Arası Seçkin Bilimci Ödülü’nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay SİNANOĞLU’na ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verildi. 1976’da Japonya’ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisi’nin ilk ve tek Türk üyesidir. Hindistan’ın Devlet Misafiri olarak, Hintli Bakanlarla ve Cumhurbaşkanıyla görüşmüştür. Meksika’da aynı seviyede Üçüncü Dünya Bağımsızlığı için çalışmıştır. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü ‘Elena Moshinsky’ ile ödüllendirildi.
Sovyetler Birliği Bilim ve Sanat Akademisi davetlisi olarak Rusya’da kuramlarını anlattı. Moskova ve Leningrad Evrenkentleri’nde (üniversitede) bilim kitapları Ruşça’ya çevrilerek okutuldu. Çekoslavak Bilim ve Sanat Akademisi’nin defalarca özel misafiri oldu ve kuramları üzerinde çalışan ekoller kuruldu. Kore, Japonya, Hindistan, Hong Kong, Kanada, Romanya, Fransa, Hollanda, İsviçre, Almanya ve daha birçok ülkelerde bilim konuşmaları yaptı, genç yaşta bilimde gösterdiği başarılarıyla milyonlarca gencin bilime heveslenmesine vesile oldu.
Yıllar sonra karşılaştığı bilim insanları kendisini örnek alarak bilime girdiklerini söylemişlerdir. Miami Evrenkenti’nde (üniversitesinde) ‘Kuramsal Bilimler Merkezi’ni kurdu. Türkiye’de ilk yaz okullarını düzenleyerek sahaların en ünlü bilim insanlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne davet etmiştir. O zamanlar birkaç yılda Türkiye, bilim haritasına konacak duruma gelmiştir.
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU bir yandan bilimsel araştırmalarına dış ülkelerde de devam ederken, bir yandan da Türkiye’de bol bol yazılar yazıyor, çeşitli evrenkentlerde, tıp ve bilim kurultaylarında bilimsel, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin her köşesinde halka genel konuşmalar yapmaya devam etmektedir.
1962’den günümüze dek ilk TÜBİTAK Bilim Ödülünü, ilk Sedat Simavi Fen Ödülünü, 1992’de Bilgi Çağı, 1995’te İLESAM Üstün Hizmet Ödülü’nü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın Bilim Adamı ödüllerini aldı. Yesevi Kazakistan ve benzeri birçok kuruluşta profesör, mütevelli heyeti üyesi, Atatürk Kültür Kurumu asli üyesidir. 2001'de Yerel gazeteler Birliği'nce "Halk Kahramanı Ödülü" verildi. Antalya'da Uğur Mumcu Bilim Ödülü (2002), TÜRKSAV Türk Dünyası'na Hizmet Ödülü (2002) verildi. 250 kadar uluslar arası bilimsel yayını, bilim kuramları, çeşitli dillere çevrilmiş kitapları vardır. Türkiye’de de Türkçe pek çok yayın yapmıştır.
2007 yılında tüm Yıldız Teknik Evrenkenti öğrencilerinin oylamasıyla ‘Yılın Yıldızları En Beğenilen Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü.
2005-2006’da ODTÜ, İTÜ, Yıldız Teknik, Bilkent Evrenkentleri’nde Moleküler Biyoloji, Kimya, Matematik dallarında kendi kuramlarını anlatan bilimsel konuşmalar yaptı. Eylül 2001’de Kalp Uzmanları Kurultayı, Mart 2005 İstanbul’da Avrupa Birliği Bevliyeciler Kurultayı, Eylül 2005’te Çocuk Cerrahisi Kurultayı, 2005 ve 2006’da Diyabetik Kurultay’larda hekimlere bilimsel konuşmalar yaptı. 2006 Mart ANSİAD Antalya İşadamları Derneği’ne ve Antalya Barosu’na daha birçok konuşmalar yaptı. Mayıs 2006’da kendisine Karaman Valisi ve Karaman Belediye Başkanı’nca ‘Karamanoğlu Mehmet Bey-Türk Diline Üstün Hizmet Onur Ödülü’, Türk Dil Kurumu, Ankara’da verildi. 2007 Dizayn ve Süreç Bilimi Topluluğu Uluslar Arası Altın Onu Ödülü’nü aldı.
Mayıs 2002’de Hollanda’da, Mart 2004 Ft. Lauderdale, Florida, 2004 Haziran Köln Türk Üniversiteliler Derneği, 2005 Kasım Tapma, FL, 2006 Ocak Viyana’da Türk Akademisyenler Derneği’nde, 2006 Şubat Voralberg-Avusturya’da yaşayan yurttaşlarımıza ve öğrencilerimize yerine göre bilimsel yerine göre Türkçe, Türkiye ve dünya konularında, ayrıca Avrupalılara ‘Dünyanın Gidişatı ve Avrupa Birliği’ hakkında konuşmalar yaptı.
Eğitim-Bilim dergisinde ve Bilim Ütopya dergisinde bilimsel konulu makaleleri yayınlanmaktadır. 1978’de eski TDK’dan Fiziksel Kimya Terimleri sözlüğü yayınlanmıştı. Şimdi de Açıklamalı Fizik-Kimya-Matematik Seçme Ana Terimleri Sözlüğü yayına hazırlanmaktadır.
Oktay SİNANOĞLU’nun ayrıntılı yaşam öyküsü için Emine Çaykara’nın söyleşisiyle hazırlanmış Alfa yayınlarından yayınlanan ‘Türk Aynştaynı Oktay Sinanoğlu’ kitabına başvurunuz.
Edirne Uzunköprü Adalet Gazetesi
‘GÖZLEM’
Öğr. Gör. Aylin YAVAŞ,
Yıldız Teknik Üniversitesi
E-posta: aylinyavas@gmail.com
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’nun Son Eserleri:
‘İlerisi İçin’ ve ‘Neden Türkçe Giderse Türkiye Gider?’
23 Şubat 2008 tarihinde bilim insanları bir araya geldiler ve Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’ nun son çalışmalarını dinleyip, çeşitli değerlendirmelerde bulundular. Ben de hazırlamış olduğum ilk yazımda sizlere bu çalışmalardan bahsetmek, sonra da sayın Oktay SİNANOĞLU’nun özgeçmişini paylaşmak istedim. Eserlerini hepimiz okumalı ve de okutmalıyız. Dileğim Uzunköprü’deki her kitapçıda ve her okul kütüphanesinde onun eserlerini görebilmektir! Başlıca Kitapları: Ne Yapmalı?, Büyük Uyanış, Türk Aynştaynı, Bye-Bye Türkçe, Hedef Türkiye ve İlerisi İçin’dir.
İlerisi İçin - Hazırlamış Olduğu Son Yazım (Kitap) Çalışması:
İlerisi İçin, Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’nun son kaleme aldığı kitabıdır. 1. basımı, Ekim-2007’de Bilim+Gönül Yayınevi’nden çıkan eser, ‘Neredeyiz? Nasıl Dirileceğiz?’ ana başlığı kapsamında beş bölümden oluşmaktadır: 1- İlerisi İçin Türkiye, 2- Bilimde İlerisi İçin, 3- Siyasette İlerisi İçin, 4- Dış Ülkelerde Yaşayan Türkler İçin, 5- İlerisi İçin Mektuplar
‘Türkiye’nin temel sorunlarını bir bilim adamı gözüyle tespit ederek çözümler üreten ve tüm dünya vatandaşlarınca da tanınan memleket aşığı sayın Oktay SİNANOĞLU; kimya, fizik, matematik, moleküler biyoloji dallarında teorilerle uğraşırken bir yandan da memleket meselelerine kafa yormuş, çözümler üretmeyi bir vatan borcu bilmiştir. Bilimde herkesin çözülemez dediği işi, pes edip bıraktığı yerde Oktay Hoca’mız yoluna devam etmiş ve başarıyla sonuca ulaşmıştır. Tarihin bu önemli dönemecinde de bizler için gerekli olan tavır da işte bu: “Herkesin Türkiye Cumhuriyeti’nin işi bitti, defteri dürüldü dediği zamanda bile vazgeçmeden yola devam edebilmek !..’’
Uzun gayretlerden sonra nihayet ‘Büyük Uyanış’ oldu ve ‘Sinanoğlu Gençliği’ denebilecek genç nesiller yetişti. Şimdi bu gençler en başta matematik olmak üzere temel bilimlerle zihinlerini keskinleştiriyor, gönüllerini pekiştirmek için Türk kültürüne sarılıyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin gidişatına dur diyorlar.’
İleride bizleri nasıl bir gelecek bekliyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin savunması neden Türkçe’nin savunmasıyla başlar? Yabancı dille eğitim ihaneti nasıl devam ettiriliyor? Türkiye’de bilimin, araştırmanın ve yüksek öğretimin gelişmesi için neler yapmalıyız? Bilim dünyasıyla nasıl etkileşmeliyiz? Hangi dallarda ve ne için geri bırakıldık? İleride neler olacak ve Türk gençliği nasıl kendini bu gelişmelere hazırlayacak? İleride her konuda Türk dış-iç siyaseti nasıl olmalı? Dış ülkelerde yaşayan Türk vatandaşları ne durumda? İlerisi için kendileri ve çocuklarının güvenli varlığı için neler yapmalılar? sorularının cevaplarını bu kitapta bulacaksınız.
‘Büyük meseleler ufak adımlarla çözülür.’ diyen Oktay Hoca’mızın kitabını, bir solukta okuyacağınızı düşünüyorum.
Türkçe Giderse Türkiye Gider (2 Dvd) – Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU’nun Hayatı:
Belgesel görüntüler eşliğinde 3 saat 40 dakika süren, 2007’de Bilim+Gönül Yayınevi’nden çıkan, toplam 2 DVD’den oluşan belgeseli izlerken gözyaşlarıma hâkim olamadım. Oktay Hoca’mızın hayatını bir film gibi seyrederken, sanki o hayatı onunla beraber yaşadığını hissediyor insan. Eserin yapımcılığını Dilek SİNANOĞLU, yönetmenliğini Serdar ÇİLEKAR yapmıştır. Müzik eklentileri de Oktay BARAN’nın imzasını taşımaktadır. Altı çizilen bazı hususlar şunlardır:
•Dünyada neler olduğunu anlarsak Türkiye’de neler olduğunu veya olacağını daha iyi anlarız.
•En tehlikeli sömürgecilik, köleleşme zihinlerin ve gönüllerin sömürgeleşmesi köleleşmesidir. Birinci vazifemiz gönlümüzü ve zihnimizi kölelikten kurtarmaktır. Bunun için kendi dilimizde; Türkçe ile eğitim şarttır.
•Türkiye Cumhuriyeti’nin savunması Türkçe’nin savunması ile başlar.
•Bir millet tarihten nasıl silinir?
•Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün ne sanayisi, tarımı, teknolojisi kalmıştır ne de araştırma bilimi kalmıştır. Son çıkarılan kanunlarla topraklar yabancılara çok ucuza sermaye edilip satılmaktadır. İşte 50 yıldır eğitim müfredatımızda beliren bozuk sistem ile adı vatan olan şehit kanıyla sulanmış toprakları kolayca yabancılara satacak nesiller yetiştirilmiştir. Topraklar da gittikten sonra sıra sepet havasına gelir. Havai, Haiti, Filistin’e bakın neler olmuştur?
•Yabancı dille eğitim anaokuluna indikten 1,5 yıl sonra o ülkenin dili yok olur.
•Cebirsel ve geometrik yapısı olan Türkçe kelime türetmek için en yetenekli dildir.
•Dil devrimi nasıl amacından saptırılmıştır?
•Kelime ve terim türetmede ‘Tasfiyeciliğe Hayır! Zenginleştirmeye Evet!’
.Dil meselesinde sahte sağ-sol nasıl karıştı?
•Yeni terim ve kelime türetmede ‘kural-kavram’ karşılığını ifade edebilmek için bilim insanlarımızın çok iyi Türkçe bilmesi gerekmektedir.
•Milletin bir kısmı Mustafa Kemal ATATÜRK’e, diğer kısmı Osmanlı’ya düşman edilerek bölündü.
•Türk Tarihi, 80 yıldan ibaret değildir.
•Atatürk neden ‘Güneş yeniden doğudan doğacak!’ dedi?
•AB neden Türkiye’yi istemiyor?
•Türkiye Cumhuriyeti’nde Türkiye için çalışan aydınlar neden yok?
•Tarihte hiç olmamış bir şey; Türkiye geçmişini nasıl silip attı, ruhunu nasıl sattı? Bunun şimdiki durumumuzla ilgisi nedir?
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun Özgeçmişi
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU; dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi ve iki kez çeşitli ülkelerden Nobel’e aday gösterilen ilk Türk ’tür. 1953 yılında Ankara’da TED’in Yenişehir Lisesini birincilikle bitirdi. O zaman lisenin eğitim dili tamamen Türkçe’ydi, takviyeli yabancı dil dersleri vardı, bitirdikten hemen sonra kolej oldu. TED tarafından Amerika’ya burslu Kimya Mühendisliği için gönderildi. 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de Kimya Mühendisliği’ni birincilikle bitirdi. 1957’de Amerika Birleşik Devletleri’nde MIT’den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu. ‘Alfred Sloan Ödülü’nü aldı. 1959’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de; Kuramsal/Fiziksel Kimya Doktorasını yaptı, doktorasını yaparken iki ödül kazandı. 1959–1960 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Atom Enerjisi Merkezi’nde araştırmalar yaptı. 1961’de hem Harvard, hem de Yale’de kendisinin yeni Nicem (“Kuvantum”) Kimyası ve Fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlattı. 1962 yılında Batının 300 yılda en genç profesörü oldu (26 yaşında Yale Üniversitesi’nde); 1962 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay SİNANOĞLU’na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör unvanını verdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde de kuramsal kimya bölümünü kurdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitimin Türkçe olması için uğraş verdi. 1966’da Yale Üniversite’sinde Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne atandı. 1973’te Almanya’nın en yüksek ‘Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü’nü (burs ile karıştırılmasın) ilk kazanan kişi oldu. 1975’te Japonya’nın ‘Uluslar Arası Seçkin Bilimci Ödülü’nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay SİNANOĞLU’na ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verildi. 1976’da Japonya’ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisi’nin ilk ve tek Türk üyesidir. Hindistan’ın Devlet Misafiri olarak, Hintli Bakanlarla ve Cumhurbaşkanıyla görüşmüştür. Meksika’da aynı seviyede Üçüncü Dünya Bağımsızlığı için çalışmıştır. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü ‘Elena Moshinsky’ ile ödüllendirildi.
Sovyetler Birliği Bilim ve Sanat Akademisi davetlisi olarak Rusya’da kuramlarını anlattı. Moskova ve Leningrad Evrenkentleri’nde (üniversitede) bilim kitapları Ruşça’ya çevrilerek okutuldu. Çekoslavak Bilim ve Sanat Akademisi’nin defalarca özel misafiri oldu ve kuramları üzerinde çalışan ekoller kuruldu. Kore, Japonya, Hindistan, Hong Kong, Kanada, Romanya, Fransa, Hollanda, İsviçre, Almanya ve daha birçok ülkelerde bilim konuşmaları yaptı, genç yaşta bilimde gösterdiği başarılarıyla milyonlarca gencin bilime heveslenmesine vesile oldu.
Yıllar sonra karşılaştığı bilim insanları kendisini örnek alarak bilime girdiklerini söylemişlerdir. Miami Evrenkenti’nde (üniversitesinde) ‘Kuramsal Bilimler Merkezi’ni kurdu. Türkiye’de ilk yaz okullarını düzenleyerek sahaların en ünlü bilim insanlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne davet etmiştir. O zamanlar birkaç yılda Türkiye, bilim haritasına konacak duruma gelmiştir.
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU bir yandan bilimsel araştırmalarına dış ülkelerde de devam ederken, bir yandan da Türkiye’de bol bol yazılar yazıyor, çeşitli evrenkentlerde, tıp ve bilim kurultaylarında bilimsel, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin her köşesinde halka genel konuşmalar yapmaya devam etmektedir.
1962’den günümüze dek ilk TÜBİTAK Bilim Ödülünü, ilk Sedat Simavi Fen Ödülünü, 1992’de Bilgi Çağı, 1995’te İLESAM Üstün Hizmet Ödülü’nü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın Bilim Adamı ödüllerini aldı. Yesevi Kazakistan ve benzeri birçok kuruluşta profesör, mütevelli heyeti üyesi, Atatürk Kültür Kurumu asli üyesidir. 2001'de Yerel gazeteler Birliği'nce "Halk Kahramanı Ödülü" verildi. Antalya'da Uğur Mumcu Bilim Ödülü (2002), TÜRKSAV Türk Dünyası'na Hizmet Ödülü (2002) verildi. 250 kadar uluslar arası bilimsel yayını, bilim kuramları, çeşitli dillere çevrilmiş kitapları vardır. Türkiye’de de Türkçe pek çok yayın yapmıştır.
2007 yılında tüm Yıldız Teknik Evrenkenti öğrencilerinin oylamasıyla ‘Yılın Yıldızları En Beğenilen Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü.
2005-2006’da ODTÜ, İTÜ, Yıldız Teknik, Bilkent Evrenkentleri’nde Moleküler Biyoloji, Kimya, Matematik dallarında kendi kuramlarını anlatan bilimsel konuşmalar yaptı. Eylül 2001’de Kalp Uzmanları Kurultayı, Mart 2005 İstanbul’da Avrupa Birliği Bevliyeciler Kurultayı, Eylül 2005’te Çocuk Cerrahisi Kurultayı, 2005 ve 2006’da Diyabetik Kurultay’larda hekimlere bilimsel konuşmalar yaptı. 2006 Mart ANSİAD Antalya İşadamları Derneği’ne ve Antalya Barosu’na daha birçok konuşmalar yaptı. Mayıs 2006’da kendisine Karaman Valisi ve Karaman Belediye Başkanı’nca ‘Karamanoğlu Mehmet Bey-Türk Diline Üstün Hizmet Onur Ödülü’, Türk Dil Kurumu, Ankara’da verildi. 2007 Dizayn ve Süreç Bilimi Topluluğu Uluslar Arası Altın Onu Ödülü’nü aldı.
Mayıs 2002’de Hollanda’da, Mart 2004 Ft. Lauderdale, Florida, 2004 Haziran Köln Türk Üniversiteliler Derneği, 2005 Kasım Tapma, FL, 2006 Ocak Viyana’da Türk Akademisyenler Derneği’nde, 2006 Şubat Voralberg-Avusturya’da yaşayan yurttaşlarımıza ve öğrencilerimize yerine göre bilimsel yerine göre Türkçe, Türkiye ve dünya konularında, ayrıca Avrupalılara ‘Dünyanın Gidişatı ve Avrupa Birliği’ hakkında konuşmalar yaptı.
Eğitim-Bilim dergisinde ve Bilim Ütopya dergisinde bilimsel konulu makaleleri yayınlanmaktadır. 1978’de eski TDK’dan Fiziksel Kimya Terimleri sözlüğü yayınlanmıştı. Şimdi de Açıklamalı Fizik-Kimya-Matematik Seçme Ana Terimleri Sözlüğü yayına hazırlanmaktadır.
Oktay SİNANOĞLU’nun ayrıntılı yaşam öyküsü için Emine Çaykara’nın söyleşisiyle hazırlanmış Alfa yayınlarından yayınlanan ‘Türk Aynştaynı Oktay Sinanoğlu’ kitabına başvurunuz.
22 Mart 2008 Cumartesi
Yeni Blogum: İngilizce Paylaşımlar!
Merhaba Arkadaşlar,
Sadece İngilizce paylaşımlarda bulunacağım yeni blogum: http://aylinyavasinenglish.blogspot.com/
Bilginize,
Ay-lin:)
Sadece İngilizce paylaşımlarda bulunacağım yeni blogum: http://aylinyavasinenglish.blogspot.com/
Bilginize,
Ay-lin:)
21 Mart 2008 Cuma
Sir Arthur C. Clarke'ı Uğurlarken...
İngiliz bilim-kurgu yazarı Sir Arthur C. Clarke'ı (90) uğurlarken, onu daha çok keşfetmemizi ve okumamızı diliyorum... Hayatı boyunca yaptığı tüm çalışmalara
rağmen sadece bir "yazar" olarak hatırlanmak istemesi** karşısında yapılacak
en güzel şey, hala okumayanlarımız varsa kitaplarını okumamızdır.****
Huzur içinde yat Sir Arthur C. Clarke...
Aylin
90. Doğum günü videosu:
http://www.youtube.com/watch?v=3qLdeEjdbWE
**Video metni: http://www.tveap.org/news/0712art_transcript_01.html
Arthur C Clarke Vakfı sayfası:
Biografisi***: http://www.clarkefoundation.org/acc/biography.php
http://www.clarkefoundation.org/acc/vita.php
Kitaplarının listesi****: http://www.clarkefoundation.org/acc/vita.php
**
Hello! This is Arthur Clarke, speaking to you from my home in Colombo, Sri Lanka.
As I approach my 90th birthday, my friends are asking how it feels like, to have completed 90 orbits around the Sun.
Well, I actually don't feel a day older than 89!
Of course, some things remind me that I have indeed qualified as a senior citizen. As Bob Hope once said: "You know you're getting old, when the candles cost more than the cake!"
I’m now perfectly happy to step aside and watch how things evolve. But there's also a sad side to living so long: most of my contemporaries and old friends have already departed. However, they have left behind many fond memories, for me to recall.
I now spend a good part of my day dreaming of times past, present and future. As I try to survive on 15 hours’ sleep a day, I have plenty of time to enjoy vivid dreams. Being completely wheel-chaired doesn't stop my mind from roaming the universe – on the contrary!
In my time I’ve been very fortunate to see many of my dreams come true! Growing up in the 1920s and 1930s, I never expected to see so much happen in the span of a few decades. We 'space cadets' of the British Interplanetary Society spent all our spare time discussing space travel – but we didn’t imagine that it lay in our own near future…
I still can't quite believe that we've just marked the 50th anniversary of the Space Age! We’ve accomplished a great deal in that time, but the 'Golden Age of Space' is only just beginning. After half a century of government-sponsored efforts, we are now witnessing the emergence of commercial space flight.
Over the next 50 years, thousands of people will travel to Earth orbit – and then, to the Moon and beyond. Space travel – and space tourism – will one day become almost as commonplace as flying to exotic destinations on our own planet.
Things are also changing rapidly in many other areas of science and technology. To give just one example, the world's mobile phone coverage recently passed 50 per cent -- or 3.3 billion subscriptions. This was achieved in just a little over a quarter century since the first cellular network was set up. The mobile phone has revolutionized human communications, and is turning humanity into an endlessly chattering global family!
What does this mean for us as a species?
Communication technologies are necessary, but not sufficient, for us humans to get along with each other. This is why we still have many disputes and conflicts in the world. Technology tools help us to gather and disseminate information, but we also need qualities like tolerance and compassion to achieve greater understanding between peoples and nations.
I have great faith in optimism as a guiding principle, if only because it offers us the opportunity of creating a self-fulfilling prophecy. So I hope we've learnt something from the most barbaric century in history – the 20th. I would like to see us overcome our tribal divisions and begin to think and act as if we were one family. That would be real globalisation…
As I complete 90 orbits, I have no regrets and no more personal ambitions. But if I may be allowed just three wishes, they would be these.
Firstly, I would like to see some evidence of extra-terrestrial life. I have always believed that we are not alone in the universe. But we are still waiting for ETs to call us – or give us some kind of a sign. We have no way of guessing when this might happen – I hope sooner rather than later!
Secondly, I would like to see us kick our current addiction to oil, and adopt clean energy sources. For over a decade, I've been monitoring various new energy experiments, but they have yet to produce commercial scale results. Climate change has now added a new sense of urgency. Our civilisation depends on energy, but we can't allow oil and coal to slowly bake our planet…
The third wish is one closer to home. I’ve been living in Sri Lanka for 50 years – and half that time, I’ve been a sad witness to the bitter conflict that divides my adopted country.
I dearly wish to see lasting peace established in Sri Lanka as soon as possible. But I’m aware that peace cannot just be wished -- it requires a great deal of hard work, courage and persistence.
* * * * *
I’m sometimes asked how I would like to be remembered. I’ve had a diverse career as a writer, underwater explorer, space promoter and science populariser. Of all these, I want to be remembered most as a writer – one who entertained readers, and, hopefully, stretched their imagination as well.
I find that another English writer -- who, coincidentally, also spent most of his life in the East -- has expressed it very well. So let me end with these words of Rudyard Kipling:
If I have given you delight
by aught that I have done.
Let me lie quiet in that night
which shall be yours anon;
And for the little, little span
the dead are borne in mind,
seek not to question other than,
the books I leave behind.
This is Arthur Clarke, saying Thank You and Goodbye from Colombo!
The video was produced by Colombo-based production company Video Image (Private) Limited, in collaboration with the non-profit educational media foundation TVE Asia Pacific, both of which donated their services to this effort.
***
Biography
The achievements of Arthur C. Clarke, unique among his peers, bridge the arts and sciences. His works and his authorship have ranged from scientific discovery to science fiction, from technical application to entertainment, and have made a global impact on the lives of present and future generations.
Arthur C. Clarke is the son of an English farming family, born in the seaside town of Minehead, Somerset, England on December 16, 1917. In 1998, his lifetime work was recognized by H.M. The Queen when he was honored with a Knighthood – formally conferred by Prince Charles in Sri Lanka two years later.
After attending schools in his home county, Arthur Clarke moved to London in 1936 and pursued his early interest in space sciences by joining the British Interplanetary Society. He started to contribute to the BIS Bulletin and began to write science fiction.
As with so many young men at the time, World War II interrupted in 1939 and he joined the RAF, eventually becoming an officer in charge of the first radar talk-down equipment, the Ground Controlled Approach, during its experimental trials. Later, his only non-science-fiction novel, Glide Path, was based on this work. After the war, he returned to London and to the BIS, becoming its president in 1947-50 and again in 1953.
In 1945, a UK periodical magazine “Wireless World” published his landmark technical paper "Extra-terrestrial Relays" in which he first set out the principles of satellite communication with satellites in geostationary orbits - a speculation realized 25 years later. During the evolution of his discovery, he worked with scientists and engineers in the USA in the development of spacecraft and launch systems, and addressed the United Nations during their deliberations on the Peaceful Uses of Outer Space.
Clarke's work, which led to the global satellite systems in use today, brought him numerous honors including the 1982 Marconi International Fellowship, a gold medal of the Franklin Institute, the Vikram Sarabhai Professorship of the Physical Research Laboratory, Ahmedabad, the Lindbergh Award and a Fellowship of King's College, London. Today, the geostationary orbit at 36,000 kilometers above the equator is named The Clarke Orbit by the International Astronomical Union.
After leaving the RAF in 1946, he resumed his formal studies and was awarded a Fellowship at King's College, London where he obtained first class honors in Physics and Mathematics in 1948.
In 1954, Clarke wrote to Dr. Harry Wexler, then chief of the Scientific Services Division, U.S. Weather Bureau, about satellite applications for weather forecasting. From these communications, a new branch of meteorology was born, and Dr. Wexler became the driving force in using rockets and satellites for meteorological research and operations.
At the same time, Clarke has been the author of many books, articles and papers. The first story he sold professionally was "Rescue Party", written in March 1945 and appearing in Astounding Science in May 1946. He went on to become a prolific writer of science fiction, renowned worldwide and with more than 70 titles to his name. Among his many non-fiction works, “Profiles of the Future” (1962) looked at the probable shape of tomorrow's world and stated his “Three Laws”.
In 1964, he started to work with the noted film producer Stanley Kubrick on a science fiction movie script. Four years later, he shared an Oscar nomination with Kubrick at the Hollywood Academy Awards for the film version of “2001: A Space Odyssey”. Then, in 1985, he published a sequel, “2010: Odyssey Two” and worked with Peter Hyams on the movie version. Their work was done using a Kaypro computer and a modem, linking Arthur in Sri Lanka and Peter Hyams in Los Angeles, leading to a book “The Odyssey File - The Making of 2010.”
In television, Clarke worked alongside Walter Cronkite and Wally Schirra for the CBS coverage of the Apollo 12 and 15 space missions. His thirteen-part TV series Arthur C. Clarke's Mysterious World in 1981 and Arthur C. Clarke's World of strange Powers in 1984 has been screened in many countries and he has contributed to other TV series about space, such as Walter Cronkite's Universe series in 1981.
Clarke first visited Colombo, Sri Lanka (then called Ceylon) in December 1954 and has lived there since 1956 pursuing an enthusiasm for underwater exploration along that coast and on the Great Barrier Reef. In recent years, he has been largely confined to a wheelchair due to post-polio syndrome, but his output as a writer has continued undiminished.
NOTE: the authorized biography by Neil McAleer - Arthur C. Clarke - The Authorized Biography - was published by Contemporary Books, Chicago, in 1992.
****
ARTHUR C. CLARKE: A life of writing in the sciences and arts
KEY NON FICTION WORKS
Extraterrestrial Relays in Wireless World
Space Stations for Global Communications in Wireless World
Ascent to Orbit: A Scientific Autobiography
Astounding days: A Science Fictional Autobiography
Boy Beneath the Sea
The Challenge of the Sea
The Challenge of the Spaceship
The Coast of Coral
The Coming of the Space Age (edited)
The Exploration of the Moon
The Exploration of Space
The First Five Fathoms
Going into Space
How the World Was One
Indian Ocean Adventure
Indian Ocean Treasure
Interplanetary Flight
The Making of a Moon
1984: Spring
Profiles of the Future
The Promise of Space
The Reefs of Taprobane
Report on Planet Three
Science Fiction Hall of fame, III (edited)
Three for Tomorrow (edited)
Time Probe (edited)
Treasure of the Great Reef
The View from Serendip
Voice Across the Sea
Voices from the Sky
Collaborative Works
With Simon Welfare and John Fairley
Arthur C. Clarke's Mysterious World
Arthur C. Clarke's World of Strange Powers
With the Astronauts
First on the Moon
With Robert Silverberg
Into Space
With Chesley Bonestell
Beyond Jupiter
With the Editors of Life
Man and Space
With Peter Hyams
The Odyssey File
KEY WORKS OF FICTION
Across the Seas of Stars
Against the Fall of Night
Childhood's End
City and the Stars
The Deep Range
Dolphin Island
Earthlight
Expedition to Earth
A Fall of Moondust
The Fountains of Paradise
From the Oceans, from the Stars
Ghosts from the Grand Banks
Glide Path
The Hammer of God
Imperial Earth
Islands in the Sky
The Lion of Comarre
The Lost Worlds of 2001
The Nine Billion Names of God
The Other Side of the Sky
Prelude to Mars
Prelude to Space
Reach for Tomorrow
Rendezvous with Rama
The Sands of Mars
The Sentinel
The Songs of Distant Earth
The Sentinel
Tales from the “White Hart”
Tales of Ten Worlds
2001: A Space Odyssey (With Stanley Kubrick)
2010: Odyssey Two
2061: Odyssey Three
3001: The Final Odyssey
The Wind from the Sun
Books with Gentry Lee
Cradle
Rama 11
17 Mart 2008 Pazartesi
Sessizlik Kuleleri'nde Sessizce Gülümsüyorum...
Bilim için yıllarını vermiş, okumaktan gözleri kızarmış, canı dışarı çıkmak istemesin diye güneşlikleri açmayan, sürekli öğrenme aşkıyla çalışan tüm dostlara...
Bu kadar yürekten sevmezse insan, katlanmaz herhalde bu yoğun tempoya ve/veya uykusuz gecelere... Öte yandan, içi kavruluyorsa okumak için, üretmek için, insanlığa ve ülkemize hizmet için hiç de ağır gelmiyor insana sırtındaki bunca yük, uykusuz geçen bunca gece... Kuvvetli rüzgarların estiği yerde, ağaçların kökleri güçlü olur derler, ya ben de günbegün daha güçleniyorum ve bağlanıyorum İst.'a...
Gecenin bir buçuğu olmuş... Çöpçüler çöpleri topluyorlar... Maviş'im, esniyor; canım benim... Her yerde Pavlov var. Yakında Maviş, Pavlov derse hiç şaşırmayacağım :) İnsan, vicdanıyla hep baş başa kalır ve asla ondan kaçamaz. Başarılı bir çeneyle herkesi kandırabilir ama onu asla, di mi? Tembellik edenlerin vicdanlarına sesleniyorum... Nasıl rahat ediyor içiniz bunca kişi yardım beklerken ya da atalarımız cephelerde sabahlamışken, sürekli orada burada sabahlamakla ne veriyorsunuz ülkemize ya da ne bırakacaksınız gelecek kuşaklara?...
Tatlı Rüyalar Uykucu Güzellerine!
İyi Yolculuklar Atom Karıncalara!
Ay-lin:)
12 Mart 2008 Çarşamba
Konferans: Türkiye'de Bilim Nereye Gidiyor?
Merhaba Arkadaşlar ve Sevgili Öğrencilerim,
Aşağıda detaylarını göreceğiniz konferansta görüşmek dileğiyle!
Ay-lin:)
Konferans: Türkiye'de Bilim Nereye Gidiyor?
Prof. Dr. Metin Balcı (ODTÜ Kimya Bölümü,TÜBA Üyesi )
Fen-Edebiyat Fakültesi Davutpaşa Yerleşim Birimi
13.03.2008, 13.30, A-2011 Konferans Salonu
sabihamanav@gmail.com
Not: Özgeçmişini şu linkten buldum; gelmeden okumak isterseniz: http://www.metu.edu.tr/~mbalci/curriculum.htm
Yürüttüğü tezler:) http://www.metu.edu.tr/~mbalci/thesis.html
Ana sayfası :) http://www.metu.edu.tr/~mbalci/
9 Mart 2008 Pazar
8 Mart 2008 Cumartesi
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Kadın olmak ya da olmamak...
Hepimizi bir kadın dünya getirdi ve varlığımızı borçlu olduğumuz kadınlara bilhassa erkeklerin ne kadar az saygı gösterdiğini görmek, bunun ötesinde 9.03.08'deki Radikal'de sayfa 8'de Turgay Tüysüz'ün iki yıl önceki Kadınlar Günü için çiziminde görüldüğü üzere AB'ye üye ve aday ülkelerde kadın milletvekili sayıları ve oranlarına bakıldığından ülkemin kadınının halen sonuncu olması içimi çiziyor...
Geleceğin anne adayları olarak yeni nesilleri yetiştirecek kadınların erkeklerden daha çok okuması ve daha güçlü olmasına gerektiğine inanıyorum...
Aşağıda üye olduğum bir eğitim e-grubundan gelen mesajı paylaşmak istedim.
Son olarak, bu özel günümü kutlayıp, bana çiçek yollayan öğrencilerime çok teşekkür ediyorum; sizlerden aldığım güçle daha çok okuyup, okutacağım.
Sizi çok seviyorum,
Ay-lin:)
8 Mart 1857’de Chicago’lu kadınlar daha iyi iş koşulları için mücadele bayrağını açtılar. Günde 15- 16 saat kadar çalıştırılıyorlardı çünkü.
Talepleri: 10 saatlik iş günü, daha iyi iş koşulları ve daha iyi ücretti.
Amerika'nın Chicago kentinde on binlerce kadın yürüyüşe geçti. Bu grev zor kullanılarak bastırıldı. Çıkan olaylarda birçok kadın öldü, birçoğu tutuklandı.
Kadınlar bundan yaklaşık 50 yıl sonra 8 Mart 1908’de yine Chicago da yürüyüşe geçtiler. 50 yıl önceki taleplerine yenilerini de eklediler; 8 saatlik iş günü, oy hakkı ve çocuk emeği ile ilgili yasa gibi.. Direniş kanla bastırıldı. 140 kadın öldürüldü bir çoğu tutuklandı..
Clara ZETKİN 1910 yılında Copenhag’daki kadın konferansında öldürülen kadınların anısına, 8 Martların “DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ” olarak kabul edilmesini 2. Enternasyonale önerdi. Bu öneri kabul edildi.
1977 yılında ise Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi’ne 8 Martın “ Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmesi önerildi ve bu öneri de kabul edildi.
BM tarafından yapılan bir araştırmaya göre;
1. Dünyadaki işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak yüzde 10’una sahipler.
3. Dünya’daki mal varlığının ise yüzde 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin yüzde 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin yüzde 90’ına ve toplam mal varlığının yüzde 99’una sahipler."
Bugün aslında bir kutlama değil bir anmadır...
Dünyanın tüm kadınlarını ve emeklerini saygıyla selamlarım,
Arş.Gör.Uzm.Mehmet TORAN
Gazi Üniversitesi
Mesleki Eğitim Fakültesi
Çocuk Gelişimi Eğitimi Bölümü
Beşevler/ANKARA
...................................
Res.Assist.Msc.
Gazi University
Faculty of Vocational Education
Child Development Education Department
www.barisegitimi.gazi.edu.tr
www.cocuk.gazi.edu.tr
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Elveda YTÜ ve İstanbul, merhaba BANÜ ve Bandırma!
Yaklaşık 15 yıl #ARGEdeLiderYTÜ ’de (ve bir yıl dünyanın en saygın üniversitelerinden Co...
-
TEKNO GÜNDEM Yıldız Teknopark Dergisi Yıl: 1 Sayı: 2 Nisan-Haziran 2014 Dil sevgili gib idir. Her gün ilgilenmezsen, seni terk ed...
-
International Air Cadet Exchange Program AYLİN YAVAŞ, being83@yahoo.com ANKARA - Turkish Daily News The International Air Cadet Exchange (IA...
-
EDİRNE UZUNKÖPRÜ ADALET GAZETESİ ANKARA'DAN AYLİN YAVAŞ, aylinyavas@gmail.com UÇANTÜRK (sayılar: 484-486) BİR PERİ MASALININ ARDINDAN Tü...